+3
8 Ocak ^ saat: 14 ^ Betülün Evi
Kahvaltı uzun uzadıya muahbbetlerle devam ediyordu. Bu kaç saattir masada oturuyorduk. Bu kaçıncı bardak çaydı, bu kaçıncı sigaraydı bilmiyorum. Betül ona dair bilmediğim çok şey anlattı. O her anlattığında daha fazla şaşırdım, o her anlattığında daha fazla ona sahip oldum, daha fazla bana ait oldu. Bize babasının ölümnden de bahsetti. Bir kış akşamı soğuk bir saatte kaybettiklerini biraz buruk anlattı. Biz de onunla aynı hisleri yaşadık o anlarda. Ben de kendimden bahsettim biraz. Onların bilmediği şeyleri, kendi bildiğim şekilde döktüm bu masaya. Yeni bir çay doldu, yeni bir sagara yakıldı. Yeni göz temaslarına yeni tebessümler eklendi. Sohbet daha uzadı, daha koyulaştı. Betül bir an saatin farkına varmış olacak bana döndü:
- Sevgilim Emrahı da cagırsaydık keşke kahvaltıya, evde yalnız kaldı çocuk bizim yüzümüzden.
+ Neyse artık başka sefere.
Emrah meselesi açılınca Özge sustu. Bir eskiyi deştiğimiz belliydi.
- Özge, Emrahla hiç konuşmadınız mı sonra? diye söze girdim.
Özge biraz tedirgin oldu.
+ hayır hiç konuşmadık, görüşmedik.
- yani olamaz mı bir daha?
+ çok zor Manco..
Özgeye cevap vermeye atılacakken telefonum çaldı. Ekrana takılı kaldı gözlerim. Arayan Neslihan. Korkum ellerimin titremesine dönüştü o an. Açtım telefonu.
- Nesli?
+ Manco, burdaydı. Kapımın önündeydi az önce. Kapıyı çaldı, kağıdı bırakıp kaçmış
- Nesli ne diyorsun? sakin ol. Kim çaldı kapıyı? Ne kağıdı?
+ Yine aynı kağıtlardan Manco.
- ne yazıyor içinde okur musun Nesli?
' sevgililer gününü bilir misin? '