+1
Bölüm 7 : Kaçış
Sıçrayarak uyandım, lanet olsun bir sıvının içerisindeyim ve garip ince ve elastik bir kıyafet vardı üstümde, ağız ve burnumda borular vardı ve sanırım ensemde de metal birşey vardı, lanet olsun neredeydim ben. Ağızımdaki şeyi çıkartırken hem yemek borumda hem de soluk boruma kadar uzandığını fark ettim, inanılmaz bir acı başka hiçbirşey değildi, sıvı birden alttaki bir giderden gitti, iğrenç yapış yapış bir jeldi aslında bu, sıra ensemdekiydi, lanet olsun ensemdeki canımı çok acıtıyordu tüm kemiklerime bsğlı gibiydi sabırım omurgama bağlıydı yanlış bir harekette felç olabilirdim ama yapabilecrğim hiçbirşey yoktu, acıya dayanmalıydım, dayanamadım avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım, arkada bir somun vardı sanırım zorla çevirmeye ardından da daha rahat çıktı, ensemden iğrenç uzun bir iğne çıktı. huur çocukları. Hemen yüzümü kontrol ettim acı yoktu vücudumda da bir acı yoktu, peki o yanıklar ne olmuştu yanaklarıma gerçekten de 3 4 ay geçirmiş miydim orada. Lanet olsun, Lydia!
Buradan çıkmalıydım, onu bulmalıydım cama tekme atarsam kırabilir miydim iğrenç bir yorgunluk vardı, elimi kolumu kaldıramıyordum bile, soluklandım kapıyı ittirdiğimde hemen açılmaya başladı, o şeyleri çıkartırken büyük ihtimalle otomatik olarak açılmıştı.
Sürünerek ordan çıktım, soğuk çok soğuktu yürüyemiyordum lanet olsun yürümek çok zordu, çok zayıflamıştım, saçım kaşım kirpiklerim herşeyim dökülmüş ne yapmışlardı bana.
Gölgeler geliyordu, homurdanma sesleri metal alaşım seslerine karışıyordu, duvara doğru iyice yaklaştım ahtapotlar, 2 tanesi fark etmeden gitti sürünerek hızlıca çıktım. Halim kalmamıştı, bir tiz ses duydum arkamı döndüğümde ahtapotlardan birini ve bana doğru mavi bir ışığın geldiğini gördüm. Giysi iyice bedenimi sarmaya mı başlamıştı yoksa o elektrik benim kasılmalarımı mı arttırmıştı.
Ayağa kalktım, ve var gücümle koşmaya başladım. Tanrım demin yürüyemiyordum bile şu an ise koşabiliyordum. Up uzun bir merdivenden yukarı doğru çıktım her taraf çizik içindeydi sanırım ahtapotların zırhları bu hale getiriyordu. Sığınak lanet olsun nükleer sığınaktaymışım, başlangıçtan beri aynı yerdeymişim, lanet olsun, hızla denize doğru koşmaya başladım, gemi lanet olsun gemi yoktu ve arkamdan ahtapotlar geliyordu denizden çıktığım gibi koşmaya başladım normalden daha hızlı koşuyordum, kalbim çok hızlı çarpıyordu, ölmek istemiyordum, Lydia neredeydi lanet olsun protokolü uygulayıp gitmiş olmalılar nasıl kurtulacaktım yalnız ben kalmıştım. Hızlı olmalıydım.
izimi kaybettirmiş olmalıyım bir kütüphaneye girmiştim, artık rahatlamalıyım. Burada bir bilgisayar olmalı üsse mesaj gönderebilirim.
Bir telefon buldum, umarım şarjı vardır şebekenin çektiğini hiç sanmıyorum. Anten görevini görecek birşey lazımdı çekmeceleri ve etrafı karıştırdım, işte bu kulaklık anten görevini görecekti bende mesaj göderebilecektim.
Telefonu açınca şarjının %5 olduğunu gördüm radyo kanallarını teker teker geziyordum, fajat nasıl telsiz gibi kullanacaktım ki lanet olsun plan suya düşmüştü, şans eseri cızırdamaları duymuştum ses gidip geliyordu ama bir insan sesiydi. Herkimsen seni görebilmemiz için dışarı çık. Mesaj gönderememiştim ama radyo frekanslarından dinlendiklerini anlamışlardı, dışarı çıktım telefonla ses birden kesildi lanet olsun telefonun şarjı bitmişti, asla buradan kurtulamayacaktım.
1 hafta sonra hiçbirşey yemeden ve içmeden aynı yerde kütüphanede ölümü bekliyordum, acıkmıştım, ayaklarım yine tutmuyordu sürünerek ve kendi kendimr konuşarak zaman geçiriyordum, sonra birden gürültü duydum.
Koşup cama baktığımda Nebukadnezarı görmüştüm, aşağa doğru sürünerek indim, beni gördüklerinde ekip beni kaldırıp gemiye aldı ve ağızımdan tek bir gelime döküldü o iyi mi?
Tümünü Göster