+15
-Hayır tahliye karakoluna, askerlere gitmeliyiz, bizi kampa zütürecekler. diye itiraz etti. Durumlardan haberi yoktu anlaşılan.
-Hocam, tahliye karakoluna gidemeyiz.
-Neden?
-Çünki tahliye karakolları artık yok. Ordu yok. Artık hiçbir şey yok. Sadece biz varız. Ve hiç bir yerden yardım gelmeyecek.
-Ama kuzeyde kamp var! Hayatta kalanların kampı.
-Evet öyle bir kamp olmalı. Ama nerde olduğunu net olarak bilmiyorum. Yerini gösteren bir harita falan yok. Koordinatlarını bilmeden öyle uzun bir yolculuğa çıkmak intihar demek.
Bunu duyunca ünal hoca omuzuna geçirdiği küçük çantasını açıp kurcalamaya başladı. Ne aradığını merak ediyordum. Çantadan küçük bir kağıt parçası çıkardı ve hafif gülümseyerek işte kampa giriş biletimiz dedi ve kağıdı bana uzattı. Hemen açıp baktım. Haritaydı bu. Kaç aydır aradığım harita. Hemde kampın koordinatları net olarak belirtilmişti.
Hedefimiz belliydi artık. Benim küçük barınağa gibip biraz dinlenmek (Mesut abinin kolundaki yarayada bakmak gerekiyordu) sonrada kuzeye doğru yola koyulmak. Uzun ve tehlikeli bir yolculuk olacak tı bu. Ama sonunda kurtuluş vardı. Umut vardı. Ve biz 5 kişi bu umudun peşinden gidecektik...