/i/Korkunclu

Korkularımız yaşamımızı yönlendirir.
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +16 -1
    Gerçekten yaşadığım ve etkisinden yeni yeni kurtulduğum bir olaydır. Yer yer görsellerde paylaşacağım. Şuanda olayın yaşandığı şehirden okul bittikten sonra ayrıldığım için tekrar gittiğimde veya orada bulunan yürekli arkadaşlarımdan mekan fotoğrafları da isteyip burada paylaşacağım. isimleri benzeştirerek ancak gerçeğinden farklı kullanacağım haberiniz olsun. Lokasyon falan konusunda da şaşmaz bilgiler sunarım.

    -Kısaca olaya seneler öncesinden başlıyorum. Bu olayın böyle olacağı ta o zaman belliydi aslında. Önlem almak gerekiyordu. Ama kulak arkası edildi mi ediliyor. inanılması çok zor şeyler peyda oluyor. Başa gelmeden anlayamıyorsun. Daha çok küçüğüm. 7-8 yaşında falanım. Herşey o dönemde başladı. Çocuksun ya hani, çocuksundur gölgenden korkarsın ama cevval bi çocuksu cesarette vardır ya. Bir gün kuzenlerimle bizim eve geliyorduk. Annem de bizimle. Amca oğlumun acayip çişi var amk. Yol boyunca tuttu çocuk. Benden bir yaş falan büyük işte. Bahçe girişi vardı bizim evin aynı zamanda. Bahçeden girecektik. Bizim amcaoğlu dayanamadı. Gitti karanlıkta arka bahçeye bir yerlere işedi. Geldi. Akşam amcamlar bizde aile büyükleri toplanmış oturuyoruz. Futbolcu kartlarını bilirsiniz. Evde o yüzden kavga çıktı bizim aramızda bi güzel babalardan paparayı yedik oturduk. Evin altında 6 kuzen falanız. Bu işeyen amca oğlu uyuyor. diğerlerimiz oynuyoruz falan. Bu yattığı yerden bildiğin mumya gibi gözleri kapalı eller yanlarda doğruldu. Bizimkilerde dalga geçiyorlar. Uyur gezer oldu zannediyorlar. Amcaa oğlu "Beni çağırıyorlar!" diye hafif bi bağırdı. Bizimkiler gülüyor. Oğlum kim çağıryo seni. "Adamlar çağırıyor" falan diyor bizimkiler basıyor kahkahayı. "kimler çağırıyo nereye çağırıyorlar" diyor bizimkiler gülerken. "Arka bahçede, ağaçların altındaki adamlar. Oraya çiş yaptığım yere çağırıyorlar" diyince bizimkiler uyanıyorlar işi. Ama bu sırada bizim ki zaptedilemez bir hal alıyor. 9 10 yaşında çocuğun, 30 35 yaşında iki adamı sırasıyla nasıl bir kenara fırlatabildiğini ilk kez ozaman görmüştüm. Pencereyi açtı, demirlere sarıldı sökmeye çalışıyor. "Bekleyin geliyorum laaan! Bekleyin!" diye bağırınıyor bizim ki. Bizim evde kuran okumayı bilen kim varsa adest almaya koşup başında kuran okumaya başlıyor. saatlerce kuran okudular. Bu tekrar uyudu. biraz sonra uyandı. napıyosunuz falan diye soruyor. Hiç bişey hatırlamıyor. ilk kez hayatımda ilk kez bu olayla tanışmıştım bu tür şeylerle. Sonrası da kesilmedi zaten. .. Bir kaç hafta sonra da şunlar olmuştu.

    Klagib benim jenerasyonumun -90'lar kuşağı- genelde sokakta akşam ezanına kadar hatta biraz daha geç saatlere kadar takılırdı bilirsiniz. Hava kararınca top oynama faslı biter, ezan ile birlikte korkunçlu hikayeler anlatılar anlatılmaya başlanırdı. Böyle çok gecelerimiz olurdu. Efsane olmuş bir çok yer vardır hatta bizim istanbul/Maltepe dolaylarında - eskiden müstakil ev ve yalı çoktu malum şimdi hepsi kentsel dönüşümde dönüştü anasını satayım- bu müstakil yerlerden biri de bizim sokakta bulunuyordu. Bizim sokağımızde ufak bir dere ve ufakta bir göl bulunurmuş eskiden sonradan öğrendiğime göre. Ama gel zaman git zaman kapatmışlar. Bu müstakil evde öldüğünü çok sonradan öğrendiğim ismi Ümran -Gerçek ismi bu değil ama yine Ü harfi ile başlıyor- olan hayvan sever bir teyze oturmaya başladı. Ondan öncesinde de garip garip teyzeler falan otururdu. Ama bu teyze farklıydı. Bizi severdi. Sokaktan mısırcı geçse durdurur hepimize mısır falan alırdı. Bir sürü kedisi köpeği tavuğu vardı. Bahçesinin arka tarafından erik ve yeni dünya olarak bilinen meyve ağaçlarına ulaşabilirdik. Onun için o evin çevresinde günlerimizi geçirmekten çok keyif alırdık. Hatta sahiplendiğimiz bir köpeği koyacak yer bulamayınca kendi köpeklerinin arasında koymamıza izin vermişti yuvanın anahtarını bile vermişti bize. Kafamıza göre at koşturuyorduk bahçede. Arka taraf ağaçlıktı dediğim gibi botanik gibi. Garip gelirdi bize ama meyve ağaçlarından kendimizi alamazdık. Neyse. Ümran teyzemiz buradan taşındı bir gün. Ev bir kaç ay sonra hızla dağıldı. Başı boş kaldı. Her geçen gün evden dışarı garip garip eşyaların atılmış olduğunu görüyorduk. o kadar enteresan şeyler çıkıyordu ki. Bahçeye her gelişimizde garip envanterler çıkıyordu. Büyü materyalı midir bilinmez ki ilk etapta böyle bişeye rastlamadık ama garip şeyler işte. ferre dergilerine kadar bir sürü envanter çıkmıştı. Anlamıyorduk ama o zamanlar çocuk aklı ya sürüsüne bereket ferre dergilerinden daha fazlasını bulmak üzere evin içine fütursuzca dalmaktan gocunmuyorduk. Evde Ümran teyzenin gidişinin ardından kalan -şimdi ki aklım olsa saklardım amk- diyeceğim çok kıyak kallavi antikalar ne bileyim eşyalar falan var. Bizde takılıyoruz işte gidiyoruz ferre dergi falan arıyoruz. Derken bir gün ben bu çok enteresan gelen cinsel objelerin daha fazlasına erişmek için tek başıma gitmeye karar vermiştim. Zaten yirmi adım ileride anasını satayım ne olcak. Ve gittimde. Akşam üstü gibi. Kimse dışarı çıkmamıştı. bende gideyimde dergi zulalayayım diye daldım eve. Ama ondan önce erik ağaçları aklımı çeldi. Evin arkasına dönerken ağaçlara daldım. Ağaçlarda vaktin nasıl geçtiğini anlamadım bile. Baktım hava kararmış anasını satayım. Hass... Dedim dergi çırpacaktım. indim ağaçlardan. Kafama koydum bulacam ya. Evin önüne doğru dolanıyorum ağaçların arasından. Derken bi baktım bi çocuk var. Benim gibi ben yaşlarında. Çocuk gülüyor bana. Ama kim olduğunu çıkaramadım. Sonradan mahalleden taşınmış Emirhan isimli bir çocuk olduğunu fark ettim yaklaşınca. "Vay lan sen taşınmadın mı ne işin var burda?" dedim. Çocuk hala gülüyor. "Ne gülüyon oğlum?" dedim. O da bana "Misafirliğe geldik Müjgan teyzelere. Dergi mi arıyorsun burada?" falan dedi. Ben şok tabi. "Diğer çocuklar nerde niye tek geldin?" dedi Emirhan bana. Bende "Ben hepsini alıcam diiye geldim." dedim. Emirhanın bunları nerden bildiğini düşünürken Müjgan teyzenin oğlu Haktan abimiz geldi aklıma. bizden 2 3 yaş büyük o da. Müdavimlerinden bu dergilerin. ilk bulanlardan. Ondan öğrenmiştir diye. Ama o niye yok diye sormadım hiç. Sonra bana "Gel bak şu bodrumun olduğu yerde bir sürü var" dedi. Hiç dikkatimi çekmemiş ağaçlardan ya bende hadi gidelim diye döndük geriye. Emirhan aldı yerden iki tane karıştırdı gösteriyo değişik değişik harketler yapıyo falan. Gülüyoz mülüyoz. Sonra durdu durdu bana "Şurda kuyu var biliyo musun?" diye evin tam arka kapısının önüne doğru işaret etti eliyle. Kuyu mu varmış orda dedim kendi kendime. Hiç birimizin dikatini çekmemişti. Ama Emirhan biliyordu. Ben hayatım boyunca hiç kuyu muyu görmemişim ya. Ulan herif buradan taşındı buraya ilk kez geliyor kuyuyu keşfetmiş lan falan diye kendi kendime kıskanıyorum. Sonra Emirhan ayağığını çimlerin kapladığı yere vurdu. Teneke sesi gibi bi ses geliyo vurdukça böyle yankılı. Sonra eğildi bak kuyu dedi. Bir yerleri tutarak kocaman metal kapağı tek başına çekti eleman. Benden bir iki yaş büyüktü. Bende diyorum ki oğlum ne güçlü çocuk lan falan. Aşağıyı gösteriyor. Aşağıya bak diyor bana. Bakıyorum. Dipte bir parıltı görüyorum falan. karanlığın içinde. Yukarıya kaldırıyorum kafayı. O sırada Emirhan bana şu kalan dergileri de alıp geliyorum diye gitti. Ayı gördüm havada sonra kuyuya baktım, demek ki dipte hala su var ay yansıyor dedim. Sonra emirhan dan baktım ses gelmiyor. sesleniyorum çocuğa ses yok. sesleniyorum çocuğa yok. Sonra bende dikerim böyle işi diye çıktım bahçeden. Sonra ertesi gün oldu. Ekmek almaya giderken Haktan abiyi gördüğümde yaşadığım korkunç ve uykusuz geceyi de sebeplerini de anlamıştım aslında.

    Bir sonraki entry'de gece neler olduğunu ve ertesi gün yaşananlarla devam edicem. Rezlerini unutmayın. Daha en başındayız hatta her şeyin...
    ···
   tümünü göster