+547
-226
ben 22 yaşında istanbul'da özel bir üniversitede burslu olarak hukuk okumaktayım.
olay bundan 5 sene önce gerçekleşti. o zamanlar 17 yaşındayım yine özel bir kolejde burslu okuyorum. ilkokul öğretmenlerim sayesinde gittim oraya. ailem fakirdir. babam bir fabrikada sağ ayağından büyük zarar gördüğünden dolayı malulen emekli. annem ise ev hanımı bazen temizliğe gider geçici işlere. örgü falan örer.
annemin okuma yazması yoktur ama babam ortaokul mezunudur.
bu yüzden veli toplantılarına hep babam gelirdi.
allah sizi inandırsın ne anamdan ne babamdan ne babamın topal ayağından hiçbir zaman utanmadım.
şimdi dizilerde hep görüyoruz zengin çocuk, fakir çocuk mekan bir kolej, zenginler fakirlerle dalga geçer falan. durum aynen böyleydi.
11. sınıftayız. sınıfta bir kız var o kadar sade ve duru bir güzelliği var ki inanamazsınız. kıza aşığım. adı helin. kız zengin, babası bilmem ne üniversitesinde profosör annesi diş hekimi. paraya para demiyorlar. biz babamın 700 lirasıyla geçiniyoruz. ara sıra annem katkıda bulunuyor o kadar. karnımız doysun yeter.
bu kızın bir de sevgilisi var. adı bora. bora ile helin sevgililer. bora da allah var fittness mı ne ona gitmiş kaslı, yakışıklı tiky çocuk. o değil de ben mi çıkacağım. ayrıca bora da zengin bini. hatta söylentiye göre okulun en zengini. babası vergi rekortmeni falan olmuş il bazında. bir de siz bilmiyorsunuz bunlar sınıfta kim daha zengin kimin saati daha pahalı muhabbetleri yapıyorlar. böyle zengin okullarında okuyanlar bilir.
ben de bu okula bir öğretmenimin bu okulun müdürünü tanıması ve benim de derslerime gerçekten çalışıyor olmam vasıtasıyla girdim. tek hayalim savcı olmak. annemi babamı saraylarda yaşatmak. kemal sunal 100 numaralı adam filminde diyor ya hani "seni saraylarda yaşatacağım ana" diye. o misal işte.
ben derste hep bu kızı kesiyorum arkadaş. ne yapayım? elimde değil. benim yaptığım da etik değil, sevgilisi olan kıza yan gözle bakıyorum ama ne yapayım işte? bana da tek o iyi davranıyor.
bana içten içe acıdığını biliyorum. acıyor ya bana herhalde işte.
o hafta veli toplantısı var. ilk defa babam okula gelecek veli toplantısına. üstünde çizgili, sol tarafında cep olan pazardan aldığı bir kazak, altında da gri kumaş pantolon.
biz derste iken onlar toplantı yapacaklar hocalar sırayla gelip görüşecekler işte.
tenefüsteyiz veliler teker teker geliyor. partiler düzenleyen o kokoş kadınlar, takım elbiseli adamlar. çocuklarını öpmüyorlar bile bu ne biçim evlat sevgisiyse. kafayla selam verip geçiyorlar bazıları selam bile vermiyor çocuklarına.
az sonra benim babam da gözüktü. yavaş adımlarla topal ayağından dolayı seke seke geliyor.
bir gülme bir kahkaha sormayın. babamla dalga geçiyorlar işte akılları sıra.
ben hemen gittim babamın elini öptüm, hoş geldin falan dedim.
toplnatının yerini gösterdim. girdi işte babam.
biz de derse girdik. zil çaldı baktım hala toplantı var. biz yine derse girdik. yine teneffüs oldu ve teneffüsün yarısında çıkmaya başladılar. ilk benim babam çıktı. seninle gurur duyuyorum oğlum falan dedi. huur evladının biri de ağzını yaya yaya babamın taklidini yaptı allah'tan babam duymadı ya da duydu, duymamazlıktan geldi. bilmiyorum artık.
babam gittikten çok sonra diğer veliler çıkmaya başladı. hocalar tek tek konuşmuş galiba.
çıkarken karının biri çocuğuna dönerek "şu burslu fakir kadar olamadın, arabanın anahtarını baban alsın da gör" dedi. ne akdar enteresan...
neyse okuldan çıktık eve gittim. babam işte hocaların beni nasıl övdüğünü falan anlattı. "her şey sizin için babacım" dedim.
ertesi gün okula gittim. ders zili çalmasına 5 dakika kala geçtim yerime oturdum. sınıfta da akıllı tahta var. birden bir şarkı çalmaya başladı. bora bini akıllı tahtadan şarkı açtı.
bir baktım seni gidi topal çalıyor. herkes kahkahalarla gülüyor, oynuyorlar, topal taklidi falan yapıyorlar tek helin gülmüyor. ben de gülmüyorum tabi.
sonra hoca geldi ders edebiyat. binler hala dalga geçiyorlar.
" hocam topal şairimiz vardı ya kimdi o" , hoca mesela mehmet rauf diyorsa "hocam topal mıydı mehmet rauf öyle bir rivayet aldık" tarzında akılları sıra hem hocayı trollüyorlar hem de benimle taşak geçiyorlar ama bütün sınıf yarılıyor gülmekten. yine tek helin gülmüyor.
ders seçmeli biyoloji mesela "hocam topal insan şöyle böyle" diyorlar. topallık ile ilgili sürekli konu açıyorlar. sakat at falan muhabbeti yaptılar bir ara ama çok sinirlendim sonra kendimi sakinleştirdim.
bu bir hafta boyunca böyle sürdü. bir gün uyandım ama sinirliyim. tersinden uyandın derler ya aynı öyle. giyindim gittim okula. bir hafta geçmiş hala topal muhabbeti dönüyor beni gördüklerinde. hiç bıkmıyorlar.
yok "zuhal topal kimin velisiydi" falan diyorlar. zil çaldı dersten çıktık. kraker, bisküvi falan alayım diye kantine gideyim dedim. bu bora bini ve tayfası hakan, ergin falan yanında. benim adım mustafa. bana lan mustafa topaloğlu diye seslendi. başka sınıftan olanlar bile güldü. hababam sınıfı ahmet edasıyla çıktım bağırmaya başladım en sonunda. dayanamadım artık. "ulan hiç mi vicdanınız yok, hiç mi allah korkunuz yok? o kadar dalga geçtiniz hiçbir şey demedim ne biçim insanlarsınız lan ne yaptım ben size şerefsizler? dedim.
ne allah'ı lan diye üçü birden girişmeye başladı bana. ulan kalksam karşılık versem bir kaçını alırım ama aptal değilim o kadar. şimdi vursam bu binlere okuldan falan atılıcam. babaları zengin bir şey yapıp attırırlar beni okuldan. hem sonradan da bela olurlar diye yattım yere kapandım. herkes izliyor. ooo falan diyorlar hatta. tam o sırada helin geldi, durun falan dedi. bora'ya "ne yapıyosun sen ya" dedi. beni yerden kaldırdı falan. lan vüdudumdaki tüm ağrılar bir anda geçti sanki. yalandan da ahh falan çekiyorum. yavaş yavaş kalktım yerden.
gömleğim yerde simsiyah oldu. her tarafım toz oldu, vücudum morardı. allah'tan yüzüme darbe gelmedi.
"helin iyi misin?" dedi. iyiyim dedim. revire falan zütürdü beni işte. bu kızı seviyorum abi ben.
her neyse bu bora bini falan bir ara allah'a küfretti. ateist bir de bunlar allah'a falan inanmıyorlar. din dersinde öğrendim onu da. hocayla tartışma yaşadılar diyaloğa falan girdiler.
tabi olay duyulmuş. beni ve bu üç hıyarı aldılar müdür yardımcısının odasına. ben şerefsiz dedim diye onlar haklıymış ve ben 5 gün uzaklaştırma cezası aldım. adaletin böylesi.
babama anneme durumu anlattım zaten "biz sana inanıyoruz oğlum" dediler.
bu arada bora biniyle helincim ayrılmışlar hem de benim yüzümden. inşallah barışmazlar diye de dua ettim.
12. sınıfı da bir şekilde bitirdik. allah'a şükür çalışmalarımızın verimini aldık. dereceye girdik güzel. helin de çok güzel bir puan almış.
helin ile benim aramda da bir yakınlaşma başladı sene sonuna doğru. lys hazırlanıyorduk ikimizde. beraber ders çalışıyor, beraber çıkıyorduk dışarı. çok açık sözlü olmuştum ona karşı. param yok diyerek sahile zütürüyordum onu oturuyorduk orda. bir liraya çay alıyorduk seyyar çay satanlardan. hiç yadırgamıyordu yanımda çok mutlu görünüyordu. ara ara bana sen çok samimisin, doğalsın diyordu. ben de ona ben sadece kendimim diye edebiyat falan yapıyordum. hoşuna gidiyordu. galiba benden hoşlanıyordu. ben ise onu seviyordum ama açılamıyordum. ya bana hala acıyorsa? o yüzden böyle davranıyorsa? açılamıyordum kafamda çok soru vardı.
bora bini de yeni bir kızla çıkmaya başlamış ama beni hala sık sık rahatsız ediyordu. helinle aranızda ne var falan diye sorguya çekiyordu. ders çalışıyoruz kütüphaneye falan gidiyoruz diyordum sadece.
lys'ye de girdik ordan da güzel bir puan aldık şükürler olsun. helin de aynı şekilde.
bu arada babam fabrikaya karşı açtığı davayı kazandı. 85 bin lira tazminat aldı. o parayla da hemen evin altında olan boş dükkanı restore etti ve market açtı oraya. ev de dükkan da bizimdi zaten. masraflar yaptı baya. mahallede pek yoktu zaten market o yüzden iş yapar diye düşünüyorduk ki nitekim de öyle oldu. araba falan aldık, şimdi durumumuz daha iyi.
şimdi binler belki inanmazsınız ama helin ile aynı üniversitedeyiz ve o da burslu pdr okuyor. zengin olmasına rağmen.
hala görüşüyoruz ve ben hala ona açılamadım. ara sıra ben hafta sonları markete bakarken yanımda taburede oturuyor canım benim neyi varsa yoksa anlatıyor. dertleşiyor. en kısa zamanda açılıcam ona da.
şimdi de gelelim asıl meseleye. nasıl hazin son? beyler bilmiyorum ilahi adalet mi yoksa benim ve ailemin saflığı mı annemin bedduası mı gerçekten bilmiyorum ama aynen şöyle olmuş:
bu üç binin de babası ortakmış. bunlar işçilerin maaşlarını falan ödeyemez duruma gelmişler, iflas kaçınılmaz olmuş yani. ne varsa ne yoksa gitmiş ellerinden. babaları şimdi asgari ücret ile çalışıyormuş. kirada oturuyorlarmış falan. bu benimle dalga geçen salaklar barajı bile geçememiş.
bora'yı gördüm bu arada geçenlerde. sanayide haftalık 70 liraya çalışıyormuş, çıraklık yapıyormuş oto döşemecide. allah kolaylık versin ne diyelim.
hayyata her şeyin hayırlısı olsun hakkımızda.