Şırnak Türküsü;
https://www.youtube.com/watch?v=L7G-BhBJq44
Benim ve Berat 'ın 2. yılıydı koruyuculukta.
Bir kaç kez ufak çaplı çatışmalarda bulunduk.
En fazla 1 saat çatışmışlığım var fakat ağır silahlar ile değil daha çok
elimizde bulunan keleşlerle saldırdılar.
Köy koruyucusu değilken,yine elimizde silah ile köyü korurduk
ama resmi olarak değil yani köy koruyucusu olduğumuzda
işi resmileştirdik.
Aslında parasında değildim ama evde ben dahil 8 kişi vardı.
Hepsine ben bakmak zorundaydım bu sebep ile
koruyucu olmaya karar vermiştim ki Allah'ta nasip etmişti.
Dedim ya sigarayı büyüklerin yanında içemezdik
hoş bir durum değildi,saygısızlık olarak sayılırdı.
Bahçede,hava soğuk olsada çay ile içimizi ısıtıp,
bize huzur veriyordu.
Fakat yarım saat sonra nöbet mevzisine geçelim dedik.
Kalktık ve nöbet mevzisine doğru ilerledik.
Nöbet mevzisine vardığımızda,Abdül ve Mirza
elleri tetikte karşı tarafa bakıyordu.
"beyler bi çay koyunda muhabbet edek"dedi Berat
"biz nöbetçiyiz sen koysan daha makbul"diyerek cevap verdi Mirza
"doğrudur"dedi ve içeri girip,çaydanlıktan çay koydu bana ve kendisine.
Karşımızda,heybetli bir dağ ve hainlerin geçiş güzergahı vardı.
Çay ile birlikte muazzam bir zevke dönüşüyordu.
Berat'ın sesi çok güzeldi bu sebeple türkü söylemesi için
ikna ettik.Başladı o güzel sesiyle söylemeye;
"Bu Daglar Meşe Dağlar
Bu dağlar meşe dağlar aman
Vermiş baş başa dağlar
Yârim küsmüş gidiyor amman
Koymayın aşa dağlar
Bu dağlar ulu dağlar
çevresi sulu dağlar
şurda bir garip ölmüş
Kimi var kimi ağlar"