+167
-69
Kendiniz için okuyun
eski bir ateist olarak ilk başta bende sadece kuran yeter diyerek hareket ettim ve güzel de geliyordu kulağıma. sözde hurafelerden arınmış bir din tek kaynak falan. allahıma şükürler olsun müslüman oldum. allah kalbimi önce kurana sonra da peygamberimizin yaşantısına ve açıklamalarına açtı.
peygamberimizin kuran açıklamalarını yok sayan bir grup çıktı son zamanlarda. Peygamberimiz zamanında da yine kısa bir süre peydahlandı böyle bir grup ve peygamberimiz bunu farkedip bizleri te o zamandan şöyle uyardı
"Şunu iyi biliniz ki bana Kuranı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir(yani bir o kadar daha vahiy) Dikkatli olun koltuğuna kurulan tok bir adamın size: Sadece şu Kuran lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter, diyeceği günler yakındır. Ebu Davud, Sünnet, 6, imare 33; Tirmizi, ilim 10)
Günümüzde televizyon kanallarında arzı endam ederek "koltuklarına kurulmuş karnı tok" mehmet okuyan, mustafa islamoğlu, caner taslaman(ki caner hocamı çok seviyordum fakat gerçekleri görünce onu da bıraktım), edip yüksel, yaşar nuri öztürk gibi bir takım kimseleri gördüğünüz gibi peygamberimiz o zamanlar allahın ona vahiy etmesiyle görmüş.
resmen karnı tok bir takım kişilerin koltuklarına kurulup kuran yeter diyeceklerini görmüş allahın o güzel kulu.
biraz araştırdım bunlar 10 en geç 15 yıl evvel birden peydahlandılar. Yabancı kaynaklı fitnedir. Cemaate fetva veren masonlar günümüzde vardır.
bunlar çağdaş, modern gözükürler bal gibidirler ancak balla birlikte zehiri verirler hiç farketmezsiniz.
“Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının.” (Haşr: 7) gibi, sünnete delalet eden bir takım ayetlere rağmen sünneti inkar edeceksin, hem de Kuran sevdalısı olacaksın bu mümkün olabilir mi?
Peygamberimize Helal ve Haram Kılma Yetkisini Veren Ayetlerden bazıları
"Onlar ki, yanlarındaki Tevrât ve incil'de yazılı buldukları O elçiye, O ümmî peygambere uyarlar. O Peygamber ki, kendilerine iyiliği emreder, kendilerini kötülükten meneder; onlara güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri kaldırıp atar. O'na inanan, destekleyerek O'na saygı gösteren, O'na yardım eden ve O'nunla beraber indirilen nura uyanlar, işte felâha erenler onlardır" (A'râf, 157).
"Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resûlü'nün haram kıldığını haram saymayan ve hak dinini din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın" (Tevbe, 29).
Hayır, Rabb'in hakkı için onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde bir burukluk duymadan, tam anlamıyla Teslim olmadıkça inanmış olamazlar." (Nisâ, 65).
Allah ve Resûlü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü'ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur" (Ahzâb, 36).
"Aralarında hükmetmesi için Allaha ve Resulüne çağrıldıkları zaman inananların sözü ancak "işittik ve itaat ettik" demeleridir. işte saadete eren onlardır (Nûr, 51)
(Araf-157) Resul onlara iyiliği emreder, onları kötülükten nehyeder, onlara iyi ve temiz olan şeyleri helal, kötü ve pis olan şeyleri de haram kılar
(Tevbe-29) Allahın ve Rasülünün haram kıldığını haram saymayanlarla savaşın.
bu ve benzeri bir çok ayetlerde allah, peygamberimize haram ve helal koyma yetkisi veriyor.
Şimdi sünnetin delillerini inkar edip sadece kuranla yetinmek gerektiğini iddia edenlerin maksadları farklı farklıdır.
evvela bu görüşün
-nereye dayandığı
-nereden çıktığı
-bunların kimler olduğunu bir bir açıklayacağım.
bunları bir çok guruplara ayırmak mümkündür fakat biz bunları iki guruba ayıralım
Birinci Gurup; Müslüman oldukları veya müslüman olduklarını iddia ettikleri halde, sünneti kabul etmeyip aleyhinde olanlardır ki bunlar, Hz. Alinin hilâfeti döneminde ortaya çıkan “Hâriciler” tâifesidir. Bu tâife “Hüküm yalnızca Allahındır” (Yusuf: 40)
âyetini ele alarak, böylesine doğru bir hükümden, yaptıkları tevillerle yanlış anlamlar çıkardılar ve bu âyeti istismar ederek Hz. Ali ve Hz. Muâviye arasında vukû bulan Sıffin savaşında, her iki taraftan da harbe katılan sahâbenin adaletini, dolayısıyla onlardan gelen rivâyetleri bütünüyle reddettiler.
Hatta daha da ileri giden bu sapık gurup, sahabelere bile küfürle itham etme ahmaklığını gösterdiler. Bunun sonucu olarak onların bu bâtıl iddialarına göre, hadîsi şerifler kafir olan bir topluluğun rivâyetleri olduğu için, hiçbirini kabul etmediler.
ikinci grup ise; Batılı müsteşriklerin, yani islam aleminin(tarihi, kültürü, örfü, adetleri, din ve medeniyetleri üzerinde çeşitli maksatlarla araştırma yapan batılı müslüman olmayan adamların bâtıl görüşleri ve islâm dışı cereyanlardır. Bu gurup aslında sadece sünnete değil, temelde her şeyiyle islâm’ın bizâtihi kendisine karşıdır. Bunların esas amacı; Müslümanların zihnine şüphe tohumları atmak, islâm toplumlarının arasına fitne sokup onların birlik ve berberliğini yok etmektir. Evet ellerinden gelse bunu hemen yapacaklar, fakat karşılarında en büyük engel olarak peygamberimizi buluyorlar. Öyleyse yapılacak şey, ilk adım olarak bu engeli ortadan kaldırmak ya da en azından Onun ümmet üzerindeki sarsılmaz otoritesine gölge düşürmek
Fakat, bunu yaparken direk olarak o yüce şahsiyetin kendisini hedef alsalar foyaları meydana çıkacağından, saldırılarını peygamberimizin şahsı üzerinden değil de, Sünnet ve Hadis üzerinden yapma yolunu seçmişler. Bu arada, az önce bahsettiğimiz birinci gurubun tavrından da faydalanıp, bir takım sûnî tartışmalarla müslümanları sünnet hakkında şüpheye düşürme gayreti içine girmişlerdir. Böylece Sünneti Nebeviyye’yi sıfırlayarak, akıllarınca böyle bir yöntemle peygamberimizi devreden çıkaracaklar.
Peki ya sonra ne olacak?
bu engeli ortadan kaldırdıktan sonra sıra ikinci adıma, kurana gelecek.
Tabi Kur’an’ın gerçek yorumu olan sünnet devre dışı bırakılınca da, bu gurubun işleri artık kolaylaşmış olacak. Bundan sonra yapılacak iş; Kuranın kendi arzularına göre yeniden yorumlanması ve bir sözü görünür anlamından çekinip, başka bir anlamdaymış gibi göstermeye çalışması olacak.
Bu dinsizleştirme operasyonunu yaparken de hem foyalarının meydana çıkmaması, hem de gayet samimiymiş havası vermek için gayet şirin bir de isim bulmuşlar; “Kurana dönüş ya da kuran islamı"
Peki Müslümanlar içinden de bu oyuna alet olanlar yok mu? Elbette var! Bazıları cehaleti, bazıları da bir takım menfaat ve çıkarları sebebiyle, her ne kadar bu zehirli fikrin rüzgarına kapılmış olsalar da, bu Hadis inkarcıları inşallah umduklarını bulamayacak ve avuçlarını yalayacaklardır.
Bu Din, Kur’an ve Sünnet çerçevesinde asırları aşıp bu güne dek nasıl sapasağlam geldiyse, kıyâmete kadar da öylece devam edecektir inşallah. siz de bir inşallah çekin : ).
bu insanlar sözde hadis kabul etmiyorlar ama her ne kadar hadis kabul etmiyorlarsa da, işlerine gelince zayıf hadisleri bile kabul ederler. Mesela; ağızlarından düşürmeyip bu fikirlerine delil olarak ileri sürdükleri bir Hadîs-i Şerif vardır.
Şimdi bu Hadîsin değişik yollarla gelen bir iki rivayetini ve Hadis alimlerinin, bunların "senetleri" hakkındaki görüşlerini sizlere arz edeyim.
“Size Benden bir hadis geldiğinde bunu Kurana arzedin. Eğer bu hadisle ilgili Kuranda bir asıl buluyorsanız hadisi alın, bulamıyorsanız onu reddedin.”
Hadis inkarcılarının cankurtaran simidi gibi sarılıp kendilerine delil olarak aldıkları bu hadis hakkında sevgili "Ukayli" şöyle diyor.
“Bu hadîsin sahih isnadı yoktur” der. (yani "gerçek dayanağı yoktur")
"Sağani" ise “mevzûdur” der. (yani"yalan ve iftira") (Şevkani, el-Fevaidu’l-Mecmua 278, 291, el-Mekasidu’l-Hasene 36, Keşfu’l-Hafa No: 220, Mecmeu’z-Zevaid I/170)
kaynaklarıda yazdım.
Yine bu manada zikredilen bir başka Hadiste: “Bazı insanlar olacak, benden Hadis rivayet edecekler. Size bir kimse hadis rivayet ettiğinde bu Kurana muvafıksa onu Ben dedim. Kurana muvafık değilse onu Ben demedim.” buyrulmuştur.
imâm-ı Beyhaki bu hadisle ilgili olarak: “Bu zayıf bir isnaddır, böyle hadislerle delil getirilmez.” der.
"sevgili imamı Beyhaki" yine bu manada zikredilen bir başka hadiste ilgili olarak: “Bu zayıf bir isnaddır, böyle hadislerle delil getirilmez.” der.
ibnu Main, bu hadisi rivayet eden "Hüseyin b. Abdillah b. Dumeyre" için
“giba ve güvenilir birisi değildir” demiştir.
imamı Buharî de bu kişi için: “Hadisi münkerdir, kendisi zayıf biridir” der.
Ebu Zura ise “Hadisi kıymet takdir edeceğim hiçbir ölçüde değil” demiştir. Bu hadisin diğer sözü nakledeni olan "Bişr b.Numeyr" içinde “giba değildir.” denilmiştir.
bu hadis inkarcıları işlerine gelince, Hadis alimlerinin kesinlikle delil kabul etmedikleri zayıf isnadlara bile sıkı sıkıya yapışırlar. Ama işlerine gelmedi mi Hadis sahih de olsa, en "güvenilir" Hadis kaynaklarında da yer alsa inkar ederler.