m: tamam tamam hadi hazırla bişeyler de affediyim seni.

gittim içeriye, ekmeğin hepsini kendim yemiştim. melisa'ya söyledim ve ekmek almaya çıktım. yolda yürürken acaba ne yapsam diye de düşüniyorum. bakkala girdim, ice tea falan aldım. nutella falan yer diye küçük nutellalardan aldım. işte çok bekletmiyim diye hızlı yapıyorum bunları. hızlı adımlarla eve döndüm. bi de paket almıştım, benimkinin içinde 4 5 tek vardı. ikimizede yetmezdi gün boyu.

zili çaldım, kapıyı açtı. neden bilmiyorum ama sımsıkı sarıldı. şaşırmıştım ve kalbim hızlı atmıştı. hemen öptüm ve kokladım onu. içeriye geçtik, ben ona kahvaltı hazırlıyprum falan. gönül isterdi domateslerden şekil yapıp jest yapayım ama evde domates yoktu. daha doğrusu sebze de yoktu. hızlıca peynir falan çıkardım. tabakları hazırlayıp ice tea'sini koydum. şeftali ice tea'yi çok severdi.

çağırdım masaya, yüzü güle güle geldi. oturdu karşıma, ben onu izledim yerken o yemeklerine dikkatlice baktı. yemek yerken de tatlıydı. yeni uyanmış birine göre nasıl bu kadar güzel olabilirdi ki. çok güzeldi. yaklaşık 2,5 su bardağı ice tea içti çünkü gerçekten çok severdi.

b: çok seviyosun heralde.
m: neyi ya.
b: şeftalili ice tea.
m: ya evet çok seviyorum, çünkü hayattaki en güzel şey.
b: limonlu daha güzel ama sen bilirsin, zevkler tartışılmaz gerçi hahahahah.