-
251.
+4Tüm bu olaylar esnasında Sinem'le konuşmamız çok daha iyi bi hal almaya başladı. Arada idil olduğu için "kanka" duvarını çekmiş bulundum önüme ama bu bi engel değil (yani konuşmamıza). Konuşmamızdan idil'de haberdar , kıskanma durumuda yok. E tabii , Ceylan gibi bi badireyi atlattık Sinem'le konuşmak koyarmı hiç. Sinem'in durumuda karmaşık , Mehmet'le telefondan konuşmaya başlamışlar. Aralarında bi sevgi var gibi , ama bi türlü ulaşamıyolar birbirlerine. Çocukta ilk sene olduğundan bi cool olma çabaları , bi ortam yapma dürtüsü var. Ama bizim okulda yemez , hele ki Sinem gibi birisiyle konuşuyosan sessiz sakin takılıp cool bi havaya giremezsin. Çünkü Sinem adamın zütünü kaldırır , öyle bi üstünlüğü var. Benim bile kanka olmasına rağmen kalktı beyler. Kızın bi fotoğrafını 500 küsür kişi beğenirken her fotğrafına her gönderisine beni etiketliyo , öyle bi hava öyle bi ihtişam bendeki. idil Facebook'u fazla kullanan birisi zaten değil. O hesap yalnızca var orda , ne bi işlevi var ne de bi paylaşımı. Seviyorum bu kızın bu yönünü be , boş yere kıskançlık krizlerine sokmuyo beni.Tümünü Göster
Kıskançlık demişken , önümüze çıkan yeni engeller , yeni sinirler var yılbaşı öncesinde. Gelin o konuya değinelim şimdide.
Yine b okul çıkışı , idil beni beklerken ufak tefek sarı bi çocuğun yanına gelip konuştuğunu ve idil'e bi kağıt verdiğini gördüm. Yok ya , olamaz heralde böyle bişi. idil çok kişiyle yüz göz değil ki neden olsun böyle bişi. Adımlarımı hızlandırdım , ben gidene kadar ufaklık gitmişti idil'in yanından. idil'de elindeki kağıdı okuyodu. Çok uzun bişi olmasa gerek ki çabuk bitirmişti okumayı. Yanına gittim , önce hiç bişi olmamış gibi konuşmaya başladım.
"Aşkım naber"
"Eh işte , son ders çok sıkıcıydı ya bir an önce eve gitmek istedim. Gidelim mi ?"
"Gidelim gidelim. O elindeki ne ? Ne yazıyo ?"
"Boşver yaa salak saçma bişi takmaya değmez"
"Yok yok bakayım ben ona bi , gördüm zaten uzaktan kimdi o konuşucaz."
Kağıdı aldım elime okudum. Buruş buruş edilmiş bi defter yaprağıydı zaten. Üzerinde "idil Seni Çok Seviyorum" yazıyodu yamuk yumuk bi yazıyla. Sinirlerim tepeme fırlamıştı , kıskançlık katsayım kat ve kat artıyodu. Kimdi ulan bi huur çocuğu benim sevgilime böyle şeyler yazıp veriyodu. Dellenmiştim beyler, gözlerim büyümüş bi şekilde idil'e dönüp"Kim bu , neyin nesi açıkla bakalım" dedim. Çokta önemsemeyen bi tavırla "Amaan boşver xxxx ya çok önemli bişey değil salağın biri. Yolda anlatırım hadi çıkalım" dedi. Yola çıktık , anlatmasını bekliyorum ama idil oralı değil. Elimde parça parça yırtmış olduğum kağıtları gösterip "Evet , bi açıklama bekliyorum" dedim. Anlatmaya başladı. "Ya bu bizim eski okuldan bi çocuk. Kanada'dan taşınmışlardı buraya , aslen Türk tabii. Adı Leventcan , ilk geldiğinden beri benimle konuşmaya çalışır ama ben hiç birinde yüz vermedim. Mezuniyette annesiyle birlikte gelip fotoğraf çektirmek istedi , bizde mecburen çektirdik. Üstüne bide dans müziği çalınca dans ettik. Boyu benden çok ufak zaten gördün , hiç yakışılcak bişide değildi. Öyle geçti gitti. Şimdi oda gelmiş bu liseye , benide görünce yine peşime düştü. Takmıyorum zaten sende boşver lütfen."
Makul bi açıklamaydı , ama yinede sinirimi aldığı söylenemez. Ne demek bi kağıda "Seni çok seviyorum" yazıp vermek. Benim sevgilim lan o , benim hayatımdaki kadın. Sen ne hakla yazarsın bunu. Burda bitmezdi bu , devamı gelirdi. Ve ben o zaman rahat durmazdım işte...
başlık yok! burası bom boş!