+20
-2
Arada sırada bu amk Baran ve ekibi merak eden
insanlarla ya da dağda ki çobanlarla karşılaşıyordu.
PKK'nın en mantıklı şey bana göre kişiye göre propagandadır.
Bizzat kendi ağzıyla söyleyen (oç)Baran;
“Eğer ilgi gösteren biriyle karşılaşırsak Marksizm-Leninizm
hakkında konuşuyorduk, ama değilse, ulusal mücadeleden
bahsediyorduk. insanların ilgilendiği buydu. Ya sosyalizm
hakkında gerçekten bir şey anlayabilecek durumda değillerdi
ya da islam karşıtlığı olarak gördüklerinden, sosyalizme
muhaliftiler.”
Progobandayı dinleyen bazı erkekler, gruba katılmak istiyordu
fakat diikat çeker diye gruba alınmıyordu.
Baran şöyle demiş;
" Hedefimiz bu değildi, Fakat bu insanların Irak’a gidip
orada PKK’ye katılmaları için gerekli düzenlemeleri yapmayı
da deniyorduk.”
Bu durum, özellikle unutulmuş köylerde yaşayan Kürtler
bilgi alabilmek için ya radyodan ya da ağızdan ağıza yayılan
duyumlara bağlıydı.
okur-yazarlık oranı, en düşük seviyedeki Hakkari ilinde % 31,6,
en yüksek olan Tunceli ilinde de % 60,6’ydı;ki biraz da bu yüzden,
bu ekibi misafir etmek ne denli tehlikeli olursa olsun,
Baran ve ekibi olup bitenlerden haberdar olmak için bir şanstı.
Şöyle diyor (oç)Baran;
“Kimi zaman, güney Kürdistan’da neler olduğunu soruyorlardı.
Ne istediğimizi, PKK’nin kazanma şansının ne olduğunu
soruyorlardı.”
Baran'a göre,PKK’nın birinci mücadelesinin, yani bölgede
destek kazanma mücadelesinin kolay olmayacaktı.
12 Eylül darbesini izleyen insanlar insanları korkutmuştu.
Fakat kitlesel tutuklamalar, işkence ve tehditelr dolayısıyla
devlete öfke artmıştı.
Yine Baran bini şöyle diyor;
“insanlar hazırdı, silahlı mücadele yönünde bir eğilim
vardı, fakat başarısız Kürt isyanları dolayısıyla,
açık bir umutsuzluk içindeydiler. Anladık ki, eğer silahlı mücadeleyi
başlatırsak ve büyüdüğümüz, güçlendiğimiz imajını
verirsek, insanların desteğini kazanabiliriz.”
Aynı yıl Suriye'den gelmiş, Rizgari örgütüne üye,
kendi grubunun yeniden inşasına ve silahlı mücadele çabasına
destek bulabilmek için bölgeyi bir uçtan bir uca dolaşıyordu.
Bu üye bir yıl sonra yakalandı.
Bu şerefsiz Şeyhmus Özzengin'idi.Ve dediğine göre;
“Herkes Türkiye dışındaki grupların bir şeyler yapmasını
bekliyordu; bir şeylerin olacağı yönünde bir beklenti
mevcuttu, silahlı mücadeleyi kim başlatırsa insanların
desteğini de onun alacağına inanıyorduk fakat
kendi grubu dahil hiçbir grubun eyleme geçecek
konumda olmadığını söylemeliyim"diyor ve
“Sistematik çalışma yapan bir grup yoktu; [Kürt
gruplara destek için] bir zemin mevcuttu, ama örgütsel eylem yoktu"
Tümünü Göster