-
876.
+22Şimdi size izmir macerasından bahsedeceğim. Bu totoş izmirli. Okan. Bu kadar bunalımdan sonra izmire gidelim dedik. Hem bir sürü çevresi var bir yerlerde kalırız, kafa dağıtırız dedik. Bindik otobüse izmire vardık. izmir güzel, izmir sıcak, izmir canlı. Ama böyle buram buram deniz havası çekmeye değil buram buram am kokusunu içimize çekmeye gittik. Martılar falan bunlar hoş şeyler. Millet sahilde bira içiyor, dalga bir taraftan vuruyor ve bir sürü çingene gelip fal bakmak istiyor. Çiğdem fıstık diye seyyar satıcılar var ama ankaralı dostlar, izmirde o bizim her köşe başındaki köfteciler gibi köfteci yok. Biraz pahalı geldi şehir.
Vapura bindik karşıyakadan, alsancağa geçtik. Vapurda muhabbet, çay.. Bunlar çok güzel geldi bana. Biraz daha hayatı daha iyi idrak etmeme yaradı. Bir sürü insan var sokaklarda. Hepsinin derdi ve üzüntüleri var. Çoğu gülüyor, kimisi üzgün duruyor. Neden ben üzgün birisine gidip "hocam neyin var, kim canını sıktı?" diyemiyorum. Çünkü artık her şey bireyselleşmiş, duygular ve acılar da yalnız yaşanmaya başlamış. 12 yaşından beri yalnız sevişiyorsun, yalnız fotoğraf çekiyorsun, yalnız uyuyorsun, yalnız kere yalnızsın. Üzülünce de kimseyle paylaşmak istemiyorsun.
Her şeyi para ile yapacağını düşünerek pgibologa o kadar para bayılıyorsun. Halbuki benimle 1-2 saat konuşsan veya başka birisi ile fark etmez; çok daha rahat hissedeceksin kendini. Sonra ilaç alışkanlığı, derdin varsa antidepresan kullan koy zütüne rahvan gitsin. izmir bana bunu anlattı. Belki deniz havası çarpmıştır bilemiyorum.
Ankaralılıktandır belki, çok alışamadım denizin kenarına. Ulan çok çok güzel alıp eve zütüresin geliyor manzarayı ama 3 gün sonra ankarada gri duvarlara bakacağını biliyorsun. Üzülüyor insan. Her şey yolunda artık diyorum. Okana bakıyorum hala içi buruk. Paramparça olmamış ama içi buruk. Gittik alsancakta bi bara. Aldık biraları elimize.
başlık yok! burası bom boş!