+19
2 Yıl boyunca çalıştık o bahçede, küçücük ellerim orak tutmaktan fındık toplamaktan nasır bağladı, yaşıtlarıma göre hep küçük ve zayıftım ama ellerim farklıydı hepsinden. Okulda beden eğitimi derslerine herkes spor ayakkabısıyla gelirdi, ben kara lastik giyerdim. Havamı da basardım bu kramponlar sizinkilere bin basar diye. Fazla oyuna almazlardı beni, beceremezdim pek. Sen git kitap oku derlerdi. Çizgi romanlarla başlayan kitap okuma alışkanlığım çılgınca ilerlemiş, babamın evdeki tarih kitaplarını bile okumaya çalışıyordum bazen.
Fındık o yıl çok para etti. Kilosunu 9 liradan satıydık yanlış hatırlamıyorsam , bahçe sahibi çok çirkefleşti ve babam ordan gideceğimizi söyledi. Yine taşınacaktık sanırım. inşallah kalabalık bir mahalle olur diye dua ediyordum içimden.
Taşındık. Neresi olduğunu bile bilmiyordum, babam ben seni alırım akşam okuldan diyip beni yollamıştı okula, onlar eşyaları yeni eve zütürmüşler ben yokken. Yeni ev dediysem bizim için yeni bir hayata yol açacağı için yeni ev. Akşam okuldan çıkarken okul hayatım boyunca yaptığım tek yaramazlık olan çelme taktığım kız geldi yanıma. Benimle gelicekmişsin baban öyle demiş dedi, bindik bir servise yine. Bi deniz kenarında indik tünelin üzerinde bir bahçe almışız bu sefer sahil yolunun kenarında.
Dimdik bir yokuş vardı önümüzde, tepede iki tane ev. Şeyma, o tepedeki evlerin birinde kalıyormuş, diğerinde de biz kalacakmışız. Birkaç dakika sonra şeyma ile canciğer arkadaş olduk o yokuşu çıkana kadar. Canı çok sıkılyormuş onun da orada tek başımayım kimse yok senin gelmen çok iyi oldu arkadaş hiç yok felan diyordu.
Eve geldik heyecanla baktım, duvarın bir tarafı neredeyse yoktu. Babam o tarafın duvarını sacla sarıyor, kenarlarına tahtalar felan çakıp tamir ediyordu. Çantayı felan kenara bırakıp babama yardım etmeye çalıştım.O duvarı bozuk odada ben kalacaktım ablamla beraber. Evi 1 haftaya düzene soktuk yine başladık her zamanki gibi. yokuştu bu bahçe , fındık toplamak çok zordu. Küçücük bedenimle koca koca çuvalları taşımaya çalışırken bacaklarım titrerdi, delikanlılığıma yediremez sesimi hiç çıkarmadan taşırdım, taşırdım, taşıdıkça hırslanırdım. Taşıdıkça içten içten isyan ederdim, ablamlar üniversite kazanmış kendilerini kurtarmak için canla başla ders çalışırlardı. Babam çiftçi bağkuruna yazılmış emeklilik için prim yatırıyordu. Okula hiç harçlıkla gitmedim. ineklerimiz vardı, emeklilik primi uğruna bir defa af gelmişti , ne kadar varsa satıp bir dana bırakmıştık sadece. Anneciğim ahırın kenarlarında sessizce ağlardı.
Ders çalışmazdım, en büyük ablam beni çalıştırırdı sürekli, 5. sınıfta bursluluğu kazandım, özel bir okuldan teklif geldi bana bize gelsin biz okutalım diye. Babam zengin çocuklarının içinde yapamaz benim oğlum diyip göndermedi, iyi ki de göndermemiş diyorum.Şeyma çok iyi çok cana yakın bir kızdı. Ömrüm boyunca en iyi arkadaşlarım arasında kaldı, hala da öyle. 2 yıl da o berbat bahçede türlü eziyetler çektim, her gün o berbat yokuşu çıktım, hala zayıftım. Ara ara göğsüme bir ağrı girerdi, herhalde yorgunluktan diyip geçiştirirdim, kimseye birşey söylemez erkekliğime taş değdirmezdim.
Tümünü Göster