0
Sayfa 12
Daldı dalmasına da televizyona değil aslında. Herkesten çok herkesten ince bir düşünce deryasına. Kendisi değildi önemli olan. Oğlunun geleceğiydi. Yıllar yıllar uzak olacaktı sevdiklerinden, hiç bilmediği bir deryaya yol açacaktı daha genç yaşta. Belki gemisi ve düşünceleriyle mutlu olabilirdi oğlu gençliğinde ama, bunun bide orta yaşları var. Yuva kurma isteği, çocuk sevgisi var.
O cümleden sonra konuları kapandı. Geceleri televizyonda final vermek bilmeyen “Arka Sokaklar” dizisiyle sonlanmaya doğru gidiyordu. Hayalleriyle beraber mutfağa gidip Atatürk imzalı bardağına sonuna kadar dem koyarak odasına gitti. Kendince sakladığını düşündüğü zulasından bir dal Turuncu PallMall çıkartıp çakmağıyla beraber atletinin içine attı. Balkona gidip sinirli olduğunu belirterek “sakın beni rahatsız etmeyin” sözleriyle balkonu kilitledi. Korkudan buz kesmiş dudaklarının arasına alıp titrek ve olabildiğince sessiz bir şekilde sigarasını yaktı. Sigarasından bir nefes çayından bir yudumdan sonra sigarasını işaret ve başparmağına alarak aklından;
“Öyle yada böyle, sizi bir şekilde layık olduğunuz yerde de içeceğim. Layık olduğunuz yerde de başka düşüncelerime ortak olacaksınız.”
Aklına koymuş olduğu şeyi her ne şekilde olursa olsun yapmak zorunda hisseden bir azmi vardı. Bazen kendisi bile korkuyordu bu hâlinden. "Hass*ktir" dedi sessizce. Birden aklında şimşekler çakmaya başladı. Sinirli rolü yaparak bi şekilde rahatça sigara içebilmişti. Peki içtikten sonra üstüne sinen o lanet leş gibi sigara kokusu ne olacaktı? "Düşün Kenan düşüüün" derken işaret parmağında hafif bir sıcaklık hissetti. "Bitmiş meret" diyerek cama uzandı. Sağa sola bakarak salonun camılarından birisi bakıyor mu diye kontrol ettikten sonra "temiiiz" diyerek iki parmağıyla sigarasından son bir fırt çekti ve sigarayı camdan aşağıya salıverdi.