0
Sayfa 8
Babası çok katı bir insandı. Birçok şeye kızar, kalp kırar, can sıkardı. Ama iyi yanına denk geldiği dakika ondan öte konuşanını, yol göstereni, dert dinleyipte derman olanını görmemiştir. Hele hele nasihatları, otur karşısında ömür boyu dinle onu. Bir gram canın sıkılmaz. Dinledikçe duygulanırsın. Dinledikçe dinleyesin gelir Ender amcayı. Yılların getirdiği bir bilgiyle konuşurdu Ender amca. Yüzündeki kırışıklıklar sadece diline dökülmüş, sadece orayı etkilemiş sanardınız dinlediğiniz zaman.
Yeni doğdunuz şuan siz. Daha doğduğunuz dakika en önemli ihtiyacınızı, en önemli mutluluk kaynağınızı, belkide hayatınızda görecebileceğiniz sevginin en iyisini verecek insanı kaybettiniz. Anne sevgisine herkes alışabilir. Herkes alıştığı sevgiden sonradan yoksun kalabilir. Ama herkes anne sevgisini merak edecek duruma düşemez. işte Ender amca da böyle açtı hayata gözlerini.
Anadolu’nun pis bir köy kasabasında sonradan başına geleceklerden bihaber bir şekilde açtı gözlerini. Hayatını kendinden büyük üvey birer abisi ablası ve köy kabadayısı olan babasının umursamazlıklarıyla, kimi zaman üvey muamelesiyle idame etmek zorunda kalmıştı.
Küçük yaşta çalışmaya alıştı Ender amca. Onlu yaşlarda boyu kadar tüfekle bostan beklemeye başladı. Sıcağın alnında çocuk başına koskoca tarlayı beklemek zorunda kaldı. Kazandığı üç beş kuruş parayı da babasına emanet etti. Çünkü onun gözünde her şeyin doğrusu ondaydı.
Biraz büyüdü bostan bekçiliği ona avutmayacak dereceye geldi. Bir kasapta çırak olarak işe başladı. Et hastası babasının isteği de buna şekil vermişti tabii. Sabahtan akşama kadar çalışır, az biraz cebine koyar kalanını da et olarak babasına zütürürdü.