0
Cevap gelmemişti, başını eğmişti aşşağıya, konuşmuyordu. Yanına gelip oturdum bende, yüzüne bakıyordum, gözleri dolmuştu.
-Oğlum iki kelam et, bişey anlayalım ya! ” dedim sinirli bi şekilde.
+(Ağlamaklı bir ses ile) Şu an konuşacak durumda değilim Kerem, zütür beni, bidaha bu eve gelmek istemiyorum..
– Şş tamam oğlum sakin ol tamam, gir koluma, bize gidiyoruz hadi.
Ebubekir’in bi kolunu omzuma alıp, yavaşça eve zütürüyordum. Yine o dar mahalle sokaklarından geçiyorduk, gökyüzü çok güzeldi, ıhm, ve gizemli..
Ay ışığı aydınlatıyordu sokakları. Ebubekir;
-“Kardeşim, uzaktan bi kız koşuyo ama senin ki olmasın?”
iki eliyle hırkasını tutmuş, terliklerle koşuyordu bize doğru her kimse.
Kerem, dedi ince bi sesle uzaktan gelen kız, Deniz’di o, bize doğru koşuyordu.
Ebubekirin omzundan çektim kolumu, sarıldım denize. Kulağına fısıldadım, pekte fısıldamak sayılmaz aslında. Normal bi sesle, ” ne arıyosun lan bu saatte dışarda gerizekalı?! ” dedim. Yanağından öptüm, baktım gözlerine, tam konuşacaktı ki “Tamam sus” dedim, parmağımı dudaklarına koydum. “Beni merak ettin, dimi ?” dedim. Atladı üstüme, sarıldı, “hıhı, camdan gördüm seni koşarken.” dedi. Ay ışığıyla parlayan gözlerine baktım, gülümsedim, bi elimide Deniz’in beline doladım.
Ebubekir; “Yenge geceleri çıkma dışarı bidaha, pek tekin değildir buralar biliyosun aman diyim.” dedi, Deniz’de kaşlarını çatarak “O zaman bunu Kerem’e söyle. Bana söylemeden iş yapmasın.” diye gülümseyerek cevap verdi, “Şşt tamam, hadi yürüyün.” diye güldüm bende, neşemiz yerinde Ebubekir ve Deniz’le beraber bize doğru yol aldık.