+70
-2
ben böyle olanları düşünerek ne oldu nasıl oldu derken iki gün geçti ve akşam üzeri benden uzakta olan telefonum çaldı kim olduğunu bilmiyordum bakmak da istemedim. hakan odaya girrdi melis arıyor lan bakmayacak mısın dedi.
melis mi arıyordu evet neden arıyordu herşey düzelecek miydi yoluna girecek miydi eskisi gibi mi olacaktık bunun için mi arıyordu bir an bunlar olur mu umudyla açtım telefonu efendim dedim. kanca evde miisn diye sordu evet dedim tamam geliyorum dedi ve kapattı.
sanırım eşyalarımı getirecekti her şeyin sonundaydım onunla olan günler geride kalmış onsuz olan günler başlamış geçmek bilmiyordu.
çok geçmeden geldi kapıda bekliyordum zaten bagajı açtı ve eşylarını getirdim dedi hakan da geldi yardıma.
bütün tişörtlerim gömleklerim ütülenmiş güzelce katlanmış bir vaziyetteydi kız her şeye rağmen ütülemişti ilk gün ki gibi özenerek. melis çok iyi huylu dürüst olgun ama bir o kadar da gururlu bir kızdı. öyle merhametliydi ki onu hiçbir zaman hak etmedğimi düşündüm o an. eşyaları boşalttık ve hakan içeride kaldı ben çıktım tekrar dışarı birbirimize bakıyorduk dışardaki sessizliği bir tek rüzgarın uğultusu bozuyordu. öylece bakıyorduk gözleri çok şey anlatıyordu.
arabaya bindi ve gel dedi. bindim ben de. benim diyecek hiç bir şeyim yoktu demeye hakkım yoktu. ona bakıyordum ne diyecek diye bekliyordum. bir sigara uzattı beş dakika kadar sessizce oturduk.
ruh halimi anlatmaya kelimeler yetmez içim acıyordu göğsümde kocaman bir yarık kanıyor durmuyordu aklım benimle çelişiyor bir yandan hak ettn sen bunu diyordum kendime bir yandan da böyle bitmemeliydi diyordum.
arabayı çalıştırdı ve son kez gidelim dedi her zamanki çıktığımız tepeye geldik son kez geliyorduk. ben belki daha sonra gelecektim ama artık o olmayacaktı.
gökyüzü güneşe veda etmiş karanlığa gömülmüştü ve yağmur başlamıştı. torpidoya uzandı ve iki tane bira çıkardı birini bana uzattı. ne olursa olsun ayrılığın da bir şerefi olmalı ayrılığa içelim dedi.
o kadar soğukkanlı konuşuyordu sanki o yaşadıklarını başkası yaşamıştı çok güçlüydü benim gibi değildi. birasından bir yudum aldı bana bir sigara uzattı kendisi de bir tane yaktıktan sonra elimi tuttu derin bir nefes çektikten sonra konuşmaya başladı
seni çok sevdim bunu unutma ne yaşandıysa yaşandı ben sorgulamam neden böyle oldu noldu diye neden yaptın diye sorgulamıyorum hayatta ne yaşanması gerekiyorsa o yaşanıyor ne bir fazlası ne bir eksiği. bu benim üzgün olmadığım anldıbına gelmesin sen benim kadar üzgün olamazsın belki. herkesin acısı kendine. nasıl tanıştıysak şimdi de ayrılıkla tanışma zamanı ötesi yok artık dedi ve son kelimelerini söylerken boğazından zor çıktığını fark ettim.
gözyaşları akmaya başladı konuşması bitmişti. öyle ağlıyordu ki hıçkıra hıçkıra diye tabir ettiğimiz bir ağlama şeklinde belki de daha fazla. ulan iyice gebermiştim paramparça olmuştum karşımda ağlamaktan konuşamayan birine sebep olduğum için pişmanlık acısı beni darmadağın etmişti. allahım bu nasıl bir acıydı çok pişmandım.
dayanamadım ve ben de ağlamaya başladım hayatımda bir çok ayrılık sahnesi gördüm yaşadım ama bu hiçbirine benzemiyordu bana baktı ve sarıldık hıçkırıkları kulağımın dibindeydi ben de ağlıyordum diyecek bir şey yoktu teselli edecek bir sözüm yoktu.
beyler gözyaşlarım tuşlara damlıyor ve hızlı yazamıyorum şu an bile hıçkırıklarını kulaklarımda duyuyorum.
tek diyebildiğim üzgünüm böyle olmasını istemezdim seni kaybetmek çok acı olacak dedim.
arabadan indi dışarısı yağmur bardaktan boşalırcasınaydı. biraz ileri doğru yürüdü ve ağlamaya devam ediyordu. iki eliyle yüzüne bastırıyordu. yanına gttim tekrar elini tuttum bana baktı ve tekrar sarıldık.
yere oturdu biramı getirir misin dedi getirdim ve oturduk yere yerler ıslak her yer yağmurdu.
biraz oturduktan sonra artık ağmamız durmuştu. paran falan var mı diye sordu hasgibtir ya bu kadar olur mu dedim ya bir insan her şeye rağmen hala iyi kalpliliğe nasıl sahip olabiliyordu ki vücuduma bir bıçak daha saplandı bu sözle.
cevap verdim var diyerek geçiştirdim. içim yanıyordu nasıl bu kadar melek gibi bir insanı kaybetmiştim.
ruhum bedenimi terketmiş gibiydi sanki elimi kaldıracak can yoktu. zifiri karanlık olan ormana hemen arkamızdaki arabanın ışığı vuruyordu.
ve o an işte beyler bittiğim tükendiğim kelimelerin yetmediği o an.
melis ayağa kalktı arkamdan son kez yanağımı öptükten sonra seni çok sevdim hoşçakal dedi ve arabaya doğru gitti. yağmur şiddettini arttırmıştı. bindi ve arkamda yavaş yavaş kaybolan arabanın ışığının gidişini izledim. kısa bir süre sonra gözden kaybolmuştu.
koca ormanda karanlıkta tek başıma kalmıştım hemen yanımda duran biraya baktım daha yarıdaydı içine yağmur karışmıştı. paramparçaydım. gitmişti. kalakalmıştım.
birayı tek dikişte bitirdim ve oturmaya devam ettim cebimdeki sigaraya elimi attım baktığımda ıslanmıştı telefonumda öyle.
aradan on yada onbeş dakika geçtikten sonra sarhoş olmaya başladığımı fark ettim o kadar içtiğim zaman hiç bir şey olmuyuordu da şimdi bir birayla sarhoş olmuştum.
bu çok normaldi çünkü ruh halim bunu istiyordu.
ağlıyordum nereye gittiğimi bilmiyordum yolumu bilmiyordum. adımlarım kalkmıyor sanki her adımda 100 kilo kaldırıyordum.
üç beş adım atıp yere düşüyordum. arabanın lastik izinden yolumu bulmaya çalışıyordum. bir süre böyle devam ettikten sonra ana yola çıkabildim ve bir araba durdu içinde 45-50 yaşlarında bi amca baktı her yerim çamur rezillik. ne bu hal yegenim nereye gidiyorsun dedi bir sigara istedim ve beni evime yakın bir yere bırakmasını rica ettim. evime yakın bir yere bıraktıktan sonra zar zor eve atabildim kendimi.
kenan da bizim eve gelmiş bana ulaşamayınca. kapıyı hakan açtı ve nerdesin oğlum lan bu ne hal amk kaç saattir arıyoruz telefonun kapalı naptı melis amk bi gitiniz gidiş p gidiş diyerek bağırıyordu.
telaş etme geldim dedim.
üzerimi değiştirdim montumun cebinde ıslanmış iki adet 200 tl lik gördüm melis koymuştu onu cebime sarıldığımız anda parça parça hücrelerim daha da parçalanmıştı.
içeriye gittim ve kısaca anlattım bir şey olmadı yani gitti dedim...
Kütüphane önünde bir sigara muhabbetiyle başlayan hikâyemiz ormanlık bir alanda yağmur altında bir hoşçakalla son buldu.
günler birbirini kovaladı haftalar geçti bir şekilde hayat devam ediyordu beyler. onsuzluğa yavaş yavaş alışmaya başladım.
melise ne oldu hamileydi diye soracak olursanız ikinci dönem yatay geçiş yaparak ankaraya ailesinin yanına döndü bebeği de aldırmış bu olaydan sonra sadece bir defa telefonla görüştük 1 dakikalık bir konuşma oldu naslsın falan bir daha da asla görüşmedik.
evet beyler burada sona erdi ben böyle olmasını asla istemezdim. kimse istemezdi. hayat böyle işte mutluluklar kısa sürer. okuyan herkese teşekkür ederim allaha emanet olun.
Kanca yeni hikayelerle karşınıza çıkabilir.
SON
Tümünü Göster