edit: 14 yaşında olarak algılamış beni bazı salaklar, ilk kez 14 yaşında gördüğümü anlayamayanlar aptal mısınız amk?
14 yaşındayım. Yaz tatili için babam beni Sapanca'da oturan halamın çiftliğine yolluyor. istanbul'da boş boş vakit geçireceğime, orada kuzenlerimle vakit geçirmemin benim için eğlenceli olacağını düşünüyor. işin tuhaf yanı, ben ne halamı ne kuzenlerimi tanıyorum. Küçükken görmüşüm. Ama kim hatırlıyor! Enişte, hali vakti yerinde sevilen bir sima. Hala, 40 küsurlarında, güzelliğiyle herkesi büyüleyen bir kadın.
Ve kuzenlerim...
işte olay burada başlıyor.
Biri 11 yaşında, diğeri ise 15.
Çiftliğe adım atar atmaz karşımda onu görüyorum. Üzerinde beyaz bir tişört ve kırmızı bir mayo var. Hiç unutmadığım anlardan biridir. Belli ki, uykudan yeni kalkmış, gözler şiş, surat dağılmış, inanılmaz şeker yani. Yıllar sonra bu anı konuştuğumuzda, öğrendim ki ilk karşılaşmamız onun için de unutulmaz olmuş.
Odama yerleşiyorum, çiftlik hayatına alışmaya başlıyorum. Acayip iyi vakit geçiriyorum. Sanırım buna sebep büyük kuzenim.
Tahmin etmiş olmalısın, biz birbirimize áşık olduk. O 15, ben 14 yaşındayken, bücür boyumuza bakmadan, küçük kalbimizle inanılmaz bir aşk yarattık. Havuzdayken, çaktırmadan dibe dalıp birbirimize suyun içinde sarılırdık. Üst katta bilgisayar oyunu oynarken, el ele tutuşmaya çalışırdık. Kaçamak öpücükler, o heyecan...
O benim ilk aşkımdı.
Öz be öz kuzenime áşık olmaktan hiç utanmadım. Benim kaldığım odanın üstünde kalıyordu. Gece, herkes uyuduğunda iletişim kurabilmek için kendimize bir alfabe geliştirmiştik. Mors gibi bir şey. Kaç kere duvara ya da tavana tıklıyorsan, onun bir anlamı vardı. Seni seviyorum şöyleydi: Tık-tıktık-tıktık. Bunu o-oo-oo şeklinde sembolize ettik ve o gündür bugündür işaretimiz olarak kaldı.
Hikáyenin sonrası pek parlak değil.
Bir gece halam, içkiyi fazla kaçırınca, aniden bağırmaya başladı. ‘‘Kızımla aranızdaki şeylerin farkındayım.’’ Sonra da ‘‘iğrençsin. binin tekisin’’ diyerek beni evden kovdu. Hatırladığım tek şey, onun araya girip, ‘‘Delirdin mi anne? Ne istiyorsun ondan. O hiçbir şey yapmadı. Her şey benim suçum’’ demesi oldu.
14 yaşındaydım daha! binlikle suçlanacak söyler misin ne yapmıştım? Bizim suçumuz neydi? Ortada bir suç mu vardı?
Ertesi gün döndüm istanbul'a, işler daha da büyüdü, bütün aile öğrendi. Herkes tarafından ‘‘zehirli sarmaşık, şerefsiz’’ muamelesi gördüm. O dönem yaşadıklarımı hatırlamak bile istemiyorum. Beynimin en arka tarafına attım ve çıkarmaya niyetim yok. Yıllar içinde, zaman zaman onu aklımdan atmaya çalıştım, denedim yani, ama bağımız hiç kopmadı, günde 6-7 saat telefonda konuştuğumuz zamanlar oldu.
Ve şimdi aradan yıllar geçti.
Bu sene, onu tekrar gördüm. Gizli gizli bir yerde buluştuk. Birlikte içtik, güldük, eğlendik, güzel vakit geçirdik. Ertesi gün yine. Sonra yine. Bilemezsin ne kadar mutluydum. Onu öpmek, ona dokunmak. Yıllarca hayalini kurduğum şey gerçek oldu. Ve fark ettim ki, hiçbir şey değişmemiş. O da bunun farkında. Anasını satayım, sanki ölene kadar birbirimizi sevmeye mahkûm edilmişiz. Ama işte ayrılma vakti gelip çattı. Arabadayız. Dayanamadım, boynuna sarıldım. Uzun uzun öptüm onu. Sonra durdurdu beni. ‘‘Buna daha fazla dayanamıyorum’’ dedi. O sırada bir Çingene yaklaştı arabaya. Elinde kırmızı güller. ‘‘Allah sizi bir yastıkta kocatsın yavrum. Bak ne güzel sevgilin var’’ dedi. Kim bilir bu lafları gün içinde kaç kere tekrarlıyordur ama o an bana çok koydu, ağlamaya başladım. Ona 5 kırmızı gül aldım. Oda bana almıştı, tuhaftı. Şimdi odamda kurumuş bir şekilde onu bekliyor o güller. Ben arabadan indim. Elimde güllerim. Onu bir daha görmedim. Karar verdik, bir daha görüşmeyeceğiz. Hálá telefonlaşıyoruz, nasılsın falan, filan anlatıyoruz. Yeryüzünde bir yerlerde seni daha mutlu edecek biri varken sevgilimle mutlu olduğumu söylemek insanın kendisini kandırmasından başka bir şey değil tabii ama hayatımıza devam ediyoruz. Güya gençliğimin tadını çıkarıyorum. Eminim o da öyledir. Ama şunu biliyorum, 80 yaşında da olsak, birbirimize olan zaafımız hiç tükenmeyecek.
Ama bazı insanların bunu anlamadıklarını anlıyorum, malasef ki. Şu aralar pek de umrumda değil ne düşündükleri.
Ve sevgili kuzenim, seni çok seviyorum, karım, sevgilim, dostum, annem, babam, her şeyim olmanı istiyorum. Ölene kadar seni bekleyeceğime de söz veriyorum.
josef stalin türktür Bu başlıkta yanlış bilinen gerçekleri anlatıyorum