-
1.
+1Teolojik anlamda Allah'ın varlığının ya da yokluğunun, bilimsel olarak da evrenin nereden türediğinin bilinmediğini veya bilinemeyeceğini ileri süren felsefi bir akımdır. Bu akımın takipçilerine agnostik veya bilinemezci denir.
- Allah’ın varlığını ispat etmek, evrenin bir yaratıcı tarafından yaratılmasının aklen zorunlu olduğu, dolayısıyla da bu felsefenin yanlış olduğunu göstermek, Kelamcıların asıl konusudur.
Kelamcılar bu konuda imkân-hudus delili denilen bir yolla şunu söylemişler:
Kâinat bütün yönleriyle değişken bir konuma sahiptir. Her şeyin hareket halinde olması, yıldızlar dahil her alanda ölüm, yıkımları olması, gece-gündüzlerin varlığı, doğum-ölümlerin varlığı gibi gözle görülen binlerce olay kâinatın değişken bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Değişken olan her şey sonradan olmuş demektir. Çünkü ezeli olanların başına arızalar gelmez. Çünkü, arızi olma özelliği sonradan var olmanın en açık göstergesidir. Madem ki, dünya değişkendir, öyleyse sonradan var olmuştur. Madem ki sonradan var olmuş, öyleyse onu var eden bir yaratıcı vardır.
Evrendeki bütün yaratıkların varlığı ile yokluğu arasında bir fark yoktur. Yani bunların var olması aklen zorunlu olmadığı gibi yokluğu da zorunlu değildir. Buna göre Allah’ın dışında bütün varlıkların konumu, kefeleri varlık ile yokluk değerleri açısından eşit durumdadır. Bir terazinin dengede olan iki kefesinden birinin kendiliğinden ağır basması mümkün değildir, muhaldir.
Öyleyse şimdiki var olan varlıkların bu varlık kefesini tercih eden ilahî bir iradeye ihtiyaç vardır. Bu aklen zorunludur.
- Kelamcıların ayrıca “eserden müessire”(sanattan sanatkâra) ve “müessirden esere”(sanatkârdan sanata) yapılan bir istidlal metotları da vardır. Birincisine “delil-i innî”, ikincisine “delil-i limmi” denir. Birinci delil için kullanılan klagib bir misal şudur: “bir yerde duman çıkıyorsa, orada ateşin olduğunu gösterir”(Madem kâinat sanatı var, öyleyse bu sanatı yapan yaratıcı bir sanatkâr vardır).
ikinci delil için yöne klagib bir misal şudur: “Bir yerde ateş varsa, mutlaka oradan duman çıkar.”
Madem bütün akl-ı selim sahiplerinin kabul ettiği, her yönüyle mükemmel, sonsuz kudret, hikmet ve ilim sahibi, aşkın bir varlık vardır. O halde onun yarattığı varlıkların olması kaçınılmazdır. Çünkü, bir şair şiir yazmak ister. Bir inşaat mühendisi- bir mimar, inşaat yamak ister, bunun gibi her maharet sahibi kendi maharetini dışa yansıtacak bir iş yapmak ister. Öyleyse, Allah da o aşkın sıfatlarının maharetlerini dışa yansıtmak ister. Öyleyse, şu kainat onun sanatıdır.
-Kur’an’da külli manada Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren iki büyük delil vardır.
a) yaratma/ontoloji delili. Kainatın, göklerin, yerin, yıldızların ve diğer varlıkların yaratıldığını belirten bütün ayetlerde bu delil söz konusudur.
b) gaye, amaç delili . Kâinattaki bütün varlıkların belli gayeler doğrultusunda hareket ettiğini, hiç bir yerde abes bir iş olmadığını, örneğin güneş ile gözümüz arasında, rüzgarlar ile kulaklarımız arasında, oksijen ile ciğerlerimiz arasında, gıdalar ile bünyemiz arasında açıkça görülen münasebetlerin varlığına işaret eden bütün ayetler, bu “akıllı tasarımı” gösteren gaye deliline işaret etmektedir.
başlık yok! burası bom boş!