/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +5 -2


    Çoğunuzun Nazilere Ege Adalarının Yunanlılardan alınıp bize verilmesiyle ilgili sempatisi vardır. Ancak Hitler bunu neden yapsın ki ? Atatürk hayranı olduğu için mi ?


    Ön Bilgi


    Ege Adaları sorunu, 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren devletlerarası siyasî platformda sıkça gündeme gelen sorunlardan biridir. Bu yüzyılda ilk defa Nisan-Mayıs 1912’de italya ile Osmanlı Devleti arasındaki Trablusgarp Savaşı sırasında Rodos ve 12 Ada’nın italyanlar tarafından işgaliyle gündeme gelen bu problem daha sonra Balkan Savaşları sırasında Ekim-Kasım 1912’de diğer Ege Adaları’nın Yunanistan tarafından işgal edilmesi üzerine yeniden gündeme gelmiştir. Daha sonraki yıllarda bu bölgeyle ilgilenen devletler arasında da anlaşmazlık konusu olan Ege Adaları sorunu, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması ile belli bir çözüme kavuşmuştur. Bu antlaşmanın 15. maddesi Rodos ve 12 Ada ile Meis’i italya’ya bırakırken, 12. maddesi de Gökçeada ve Bozcaada dışında kalan Ege Adaları’nı askerden arındırılmak şartıyla Yunanistan’a bırakmaktadır.


    ileriki yıllarda Meis’e tâbi adacıklar konusunda Türkiye ile italya arasında tekrar gündeme gelen bu sorun, 4 Ocak 1932’de Dr. Tevfik Rüştü Bey ile italyan elçisi Pompeo Aloisi arasında Ankara’da imzalanan anlaşmayla çözüme kavuşturuldu. Buna göre; Bodrum Körfezi’ndeki Kara Ada Türk hakimiyetinde kalıyor, Meis’e tâbi 30 adacıktan 19’u Türkiye’ye, 11’i de italya’ya veriliyordu.


    Bu konu Türkiye ile italya arasında dostça halledilmişken bir süre sonra italya’nın Orta ve Yakın Doğu’ya yayılma emellerinin ortaya çıkması, özellikle Mussolini’nin 19 Mart 1934 tarihli konuşmasında italya’nın tarihî emellerinin Asya ve Afrika’da olduğunu söylemesi, bu dostluğun yerini gerginliğe bırakmasına sebep olmuştur. 1936 yılında da Mussolini italyası’nın Türk sahillerine yakın adaları, özellikle de Leros adasını tahkim etmesi bu gerginliği iyice arttırmıştır. Bu gerginlik 2 Ocak 1937’de ingiltere ile italya arasında imzalanan anlaşma gereği italya’nın Akdeniz’deki statükoya bağlı kalacağını taahhüt etmesiyle ortadan kalkmışsa da iki ülke arasında güvene dayanan sağlıklı bir ilişki kurulamamış zaten bir süre sonra da 2. Dünya Savaşı patlak vermiştir.



    Savaşın ilk Yıllarında Ege Adaları ve Von Papen’in iki Küçük Ada’nın Türkiye’ye Verilmesi Teklifi


    Ege Adaları konusu 2. Dünya Savaşı boyunca, özellikle Almanya tarafından zaman zaman gündeme getirilmiş, Türkiye’nin hassas olduğu bu konuyu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışmıştır. Almanya’nın bu çabalarında kilit isim eski başbakanlardan ve 1. Dünya Savaşı’nda Türk ordusunda bulunmuş olan Büyükelçi Franz Von Papen’dir ki Hitler’in böylesine tecrübeli bir ismi Ankara’ya göndermesi O’nun Türkiye’ye verdiği önemi göstermektedir. Von Papen Ankara’daki ilk temaslarından sonra Arnavutluk’taki gelişmelerin ve italya’nın 12 Ada’ya asker ve silah yığmasının Türkiye’de büyük endişe uyandırdığını, buradaki yoğun askerî faaliyetlerin Türkiye’ye karşı açık bir tahrik mahiyetini taşıdığını görmüştür. Bu yüzden Hitler ve Dışişleri Bakanı Ribbentrop’a gönderdiği telgraflarda, bu duruma işaret ederek Türkiye’nin endişelerini yatıştırmak için Arnavutluk’taki asker sayısının en aza indirilmesi konusunda italya’ya baskı yapılmasını telkin etmiş, aynı zamanda italya’nın iyi niyetini göstermesi için 12 Ada’dan Türkiye kıyılarına yakın olan iki küçük adanın Türkiye’ye terkedilmesini istemişti. Fakat Hitler ve Ribbentrop, italya ile ilişkilerini bozmamak için bu teklifi kulak arkası etmişlerdi.


    Von Papen 2. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’nin Müttefikler’e doğru kaymasını önlemek için de Ankara’da yoğun çaba harcamıştı. Özellikle 1933 Nisan’ında italya’nın Arnavutluk’u işgali Türkiye’yi Müttefik devletlere yaklaştırmış ve Müttefiklerle işbirliğine kararlı Türkiye bu kararını 12 Mayıs 1939’da ingiltere ile ortak bir bildiri halinde ilan etmiştir. Fakat Von Papen, Türkiye’yi tarafsızlık siyasetinde tutabileceği umudunu bu deklarasyondan sonra da kaybetmedi. Bu bildirinin ilanından kısa süre sonra Berlin’e giden Von Papen, italya ile Almanya arasında “Çelik Pakt” adı verilen ittifakı imzalamak üzere Alman Başkenti’ne gelen italya Dışişleri Bakanı Kont Ciano ile görüştü. Bu görüşmede daha önce Hitler ve Ribbentrop’a ilettiği teklifin aynısını Ciano’ya da söyleyerek Türk kıyılarına yakın iki adanın Türkiye’ye verilmesini teklif etti. Von Papen’e göre, Türkiye-italya ilişkileri düzeltilebilirse Türkiye’nin Müttefiklerle ilişkilerini gevşetmek ve tarafsızlıkta tutmak mümkün olabilecekti. Fakat Ciano bu teklifi çok soğuk karşıladı. Ribbentrop ise iki müttefikin ilişkilerine bu tarzda bir müdahelede bulunmanın asla doğru olmadığını söyleyerek Büyükelçiyi adeta azarladı.


    12 Ada’nın stratejik önemi savaşın ilerleyen günlerinde kendini göstermeye başladı. Özellikle 1940 yılında Akdeniz’deki savaşın Mihver lehine şekillenmesi, Churchill’i, Nil Ordusu’nu mümkün olduğu kadar çabuk “başka görevleri de yapmaya hazır” bir duruma sokmak kararına zütürdü. Bu görevler şunlardı: Yunanistan’a yardım, 12 Ada’yı işgal, Pantelleria Adası’nı işgal, Ortadoğu’da stratejik bir ihtiyat kuvveti meydana getirmek. Bunlara sonradan Sicilya’ya taarruz da eklenmiştir. Bu arada Balkanlar’da birtakım gelişmeler kendini göstermeye başlamış, italya 28 Ekim 1940’da 3 saatlik bir nota verdikten sonra Yunanistan’a saldırmış, fakat ummadığı bir direnişle karşılaşınca zor duruma düşmüştü. işte bu gelişmeler savaşan tarafların dikkatini bu bölgeye çekmiştir. 12 Ocak 1941’de ingiliz Savunma Komitesi, Bingazi ve 12 Ada’yı işgal etmeye, ayrıca Balkanlar için stratejik ihtiyat hazır bulundurmaya karar verecekti. 12 Ada’ya bir müttefik saldırısı Mihver’ce de bekleniyordu. Nitekim Alman Başkomutanlık Kurmay Başkanı Keitel’in 19 Ocak 1941 günü italyan Generali Guzzoni ile yaptığı görüşmede Guzzoni; 12 Ada’ya yapılması beklenen taarruzun şimdiye kadar gerçekleşmediğini belirtecek ve 12 Ada’da yaklaşık üç aylık stok olduğunu, buradaki kuvvetlerin zayıf olduğunu, buna rağmen Bulgaristan’dan Yunanistan’a karşı bir Alman saldırısı halinde, her şeyden önce Mısır’dan Ege Denizi’ne yapılacak ingiliz nakliyatına karşı etkin bir taarruz gücü olduğunu söyleyecektir. Fakat Keitel’in bu görüşme ile ilgili yaptığı mütalaadan bir taarruz halinde burada ciddi bir direniş beklenemeyeceği ve Yunanistan’a yapılabilecek ingiliz nakliyatına karşı söz konusu adalarda bulunan italyan kuvvetlerinin taarruzî bir müdahalesinin düşünülemeyeceği kanaatine sahip olduğu anlaşılmaktadır.


    Bu arada harekete geçen ingilizler, 25 Şubat 1941’de italyanlar’a ait deniz uçağı üssüne de sahip küçük Meis Adası’nı işgal etmişlerdir. Bu işgal ingilizler’in, 12 Ada’yı yakından kontrol etmek ve buradan yapılacak harekâtlardan zamanında haberdar olmak amacından kaynaklanıyordu.


    ···
   tümünü göster