1. 1.
    +1
    aldatılan erkeğin bütün hayatı, güzel bir aşk’la başlar. mükemmel olan aşk, her şeye kadir olan aşk, bakışlarınızı, gözlerinizi ve sizi aşkın büyüsüne kaptıran milyonlarca güzelliği ile aşk.

    günler nedense çok hızlı geçer bu zamanlarda, farkına varamadığınız, tutmayı başaramadığınız o "zaman", gözlerinizin önüne pembe bir toz bulutuyla yolculuk yaptırır.

    zaman ilerledikçe sıradanlaşan her şey gibi, aşkınızın da sıradanlığı; sizi farklı yollara sürükler. belki bir arkadaşın sıcak kucaklaması, belki göz yaşlarınızın sele dönüştüğü bir anda, sıcak bir omuz. sebebi önemli değil, ne demişler; bir tavuğun kafasını kesmekle, silahla vurmak arasında tavuk için bir fark yoktur. tavuk ölmüştür.

    burda da bizim tavuğumuz "aldatılan erkek".

    işte o "an"ların şehvetine düştüğünde, artık her şey yok olmuştur. anılar, hatıralar, gezdiğin sokaklar, gittiğin cafeler, paylaştığın heyecan, onu inciltecek en ufak bir şeyi bile yok etme arzusu, duyduğun tutku, gözlerindeki fer, elini tuttuğunda hissettiğin o yüce aşk ve koskaca bir gelecek.. hepsi yok oldu.

    değer miydi, değmez miydi bunu hiç bir zaman bilemeyeceğiz. çünkü bir gelecek zaten yok oldu. artık bir kıyaslama yapmak imkansız, artık her şey imkansız.

    "aldatılan erkek" bu noktadan sonra çok zayıf, mağrur, yenilmiş. artık onun için hayat belki de hiç olmadığı kadar acımasız. uğruna inandığı her şey yalan. ebeveynlerinin, 14 yaşındaki bir çocuğa "biz senin annen ve baban değiliz" demesi kadar acı. o güne kadar çocuk olan bireyin, o günden sonra büyümesi demek. o günden sonra tozpembe dünyasının yok olması demek..

    neye inanacağını bilmeyen insanlar, genelde hiç bir şeye inanmamayı tercih ederler. çünkü onlar bir zamanlar inandı, hem de çok fazla. onların gözünde bütün insanlar iyiydi. hep iyi kalmalarını istediler. sonra klişe sözleri öğrendiler. klişe sözlerin, nasıl klişe haline geldiğini anladılar.. "hayat o kadar acımasız ki!" evet öyleydi, acımasız olan bu hayatta, bireyin ayakta durabilmesinin bir kaç tane yolu vardı.

    pgibolog’lar veya bu işin ihtisasından gelen hiç bir insan bu sorunu çözemezdi. çünkü aldatılan erkeğin başına gelenleri sorgulamaması lazımdı, sorgularsa şayet, o çok sevdiği kişi, elini kolunu bağlamış ve saçlarını tek tek cımbızla çekerdi.. acısını umursamazdı, ki umursamadı da.

    geceler en kötü düşmandır bundan sonra. "erkekler ağlamaz", en çok da buna gülerdim o zamanlar. nasıl böyle bir şeyi söylemişiz biz. öyle bir ağlar ki, sırf dünyada en çok sevdiği iki insan olan, annesi ve babası duymasın diye, nefes almamacasına o kafasını yastığa gömer ve ağlar. gözleri kırmızı, yanakları kırmızı, burnu kırmızı ve genelde gözlerinin altı mora yakın bir renk alana kadar ağlar. gözyaşı bezleri vardır, onlar kurur. artık akacak hiç bir şey kalmamasına rağmen, yine de kendini tutamaz insan.

    "neden?". sürekli sorgulanan, her akla geldiğinde perişan eden tek sorudur aslında. bundan kurtulmanın en kolay yolu, beyne bunu sorgulatmamaktır. bunu kendi adıma 2 yıl xanax kullanarak çözdüm. benim için kolay bir yoldu ve ben bunu seçtim.

    o 2 yılı hatırlamıyorum, ne yaptığımı, arkadaşlarımı, dostlarımı, nerelere gittiğimi ve ne yediğimi bile. kısaca hayata dair pek bir şey yok söyleyebileceğim.

    içki.. bazı insanların o nefret ettiği içki, benim tek dostumdu. içki içen insanlara belki de bu yüzden hiç kızamam. çünkü içiyorsa, emin olun unutması gereken bir şeyler vardır.

    benim için çok acı olaylardan biri de, babamın bana "gel oğlum iki bira içelim senle" demesiydi. benim babam mükemmel bir insan, çok seviyorum. babamın beni o halde görmesi ve bana acıması, hayatımda yaşadığım en utanç verici anlardan biridir. teşekkür ederim sana baba, belki de o gün açtın gözlerimi.

    her şeyin ilacı olan zaman, buna da ilaç olur bir gün. ama o güne ulaşana kadar, o birey en kötü pisliklerin içinden geçmiştir. artık inancı olmayan, insanlara güvenemeyen birey, o kadar güçlüdür ki; yıkamazsınız!

    steve jobs’ın dediği gibi ; "ilaç acıydı ama sanırım hastanın buna ihtiyacı vardı." evet ilaç çok acı, ama iyileşmek için o ilacı son zerresine kadar bitirmek gerekiyor.

    şimdi mi? şimdi mükemmelim, hiç olmadığım kadar iyiyim. ancak o yara hiç kapanmaz, imkansız bir şeyi başarmaya benzer bu. bu bir insanı öldürmeye benzer. öldürürsünüz, hapis yatarsınız, cezanız biter, dışarı çıkarsınız.. ama yüreğinizde yaşayan "katil" düşüncesi, hiç bir zaman yok olmaz.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster