/i/Korkunclu

Korkularımız yaşamımızı yönlendirir.
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    0
    Pencerenin önüne oturuyorum.. Kül rengi akşam-

    lardan biri başlıyor yine... insanlar, akşamın geldiği-

    ni fark ederek tüneğine tüneyen tavuklar gibi evle-

    rine çekiliyor, ve cadde birazdan ıssızlaşıyor...

    Çocukluğumun geçtiği kasaba yıllarına dönüyorum

    doğduğum evi hayal meyal hatırlıyorum, bahçenin

    içinde kocaman bir ceviz ağacı vardı, amcanın karı-

    sı dikmişti galiba... Tek katlı, taştan yapılma, evin

    rüzgar vurdukça garip sesler çıkaran pencere ka-

    pakları, ve gök gürültülü gecelerde, bir kadın çığlı

    ğına benzeyen sesler içimde ürperti yaratırdı.

    Ebem, bu seslerin bahçeden geldiğini söylerdi.

    Halamın kızı, Bedriye, bizim bahçede bir mezar ol-

    duğu, ama bu mezarda kimin yattığını kimsenin bil

    mediğini söylerdi.. Eskiden evin içinde tuvalet ol-

    madığı için-, tüm kasaba evlerinde tuvaletler dışar

    dadır, çişimi yapmak için korka korka yüz numara-

    ya girerdim. Arkamdan sanki bir tutacakmış gibi

    bir hisse kapılır, kaçarak eve girerdim...

    Geceleri , gerçekten de bahçeden tuhaf sesler

    geliyordu. Ebem, çişimi yaparken, sakın ceviz ağa-

    cının dibine işeme, gece sıcak su dökme diye beni

    uyarırdı... Ebeme sorardım, " torunum Cinler adamı

    çarpar derdi...

    O günden sonra Cin korkusu içime iyice yer-

    leşmişti. Hacı amcamın köyüne gittiğimde, köy

    çocukları küllükte gece yarılarına kadar korkusuz-

    ca oynarken, ben evden dışarı çıkmazdım.. Amcam-

    ın kızları, mısır koçanları içinde ,anne ve babaları-

    nın yatmasını da fırsat bilerek geç vakte kadar oy-

    narlardı..En çok ta söbe oyunu oynarlardı. Biri ebe

    olur, gözlerini kapar, diğerleri saklanır, gidip onları

    bulmaya çalışırken, kurnaz olan gelir ebenin dur-

    duğu yeri söbelerdi..

    Cinden sonra, en çok korktuğum yılanlardı

    Yazın Aleyçikte "bağ evi" yatılırdı... Amcanın kızları

    yere yatak serer yatardık..Ama uyuyamazdım,

    hışır hışır sesler duyardım. Bildiğim tüm duaları

    okurdum, amcamın küçük kızı Nurgül, "yat sabaha

    daha çok var !" diye beni teskin etmeye çalışrdı

    Dışardan hışır hışır diye sesler geliyor derdim

    "Sana öyle gelmiş, korkacak bir şey yok !"derdi

    "Ya yatarken boğazımıza yılan akarsa derdim

    Yılan, gece olmaz, hem çok sıcakta çıkar yılanlar

    Sabah, güneşi tepeden doğarken, karpuz tarlasına

    giderek, karpuzlardan olgun bir tanesini tefeğinden

    koparan amcamın büyük kızı, Rahime, aleyçiğe

    getirir, küçük bir naylon tabağa keserek, yanına da

    çırpma "soğan domates biber maydonoz" yaparak

    bize öğle ziyafeti çekerdi..

    Küllüğe sakın işeme derdi Rahime abla..

    "işersem ne olur ?"derdim.

    " Dişisine rastlarsan sana aşık olur ! Sonra bir

    daha, hiçbir kızla evlenemezsin !" derdi..

    Gece yatıyordum... Bir ses, davul zurna sesi

    şamata, hayal mi görüyorum aceba dedim... Hayal

    değildi, sesler bağın içinden geliyordu. Korkudan

    sesimi çıkaramıyordum, sanki üzerime bir adam

    oturmuş, boğazımı sıkıyordu, bağırmak istiyordum

    ama ne mümkün... Amcamın kızları aşağı kavaklığa

    gitmişti.. Bostanları vardı orada. Birden bir hışıltı

    duydum, koskocaman bir kafa, çatal dili olan en az

    üç metre boyunda bir yılan ,yatağımın yanında

    durmuyor mu ? Soğuk soğuk terler döküyorum

    Amcamın ortanca kızı, " haydi kalk Ertan abi !"dedi.

    "Öğlen oldu, gözümü bir açtım yatakktayım...

    Ama gördüğüm rüyanın etkisinde o kadar kalmışım

    ki, yatağımın yanında yılan arıyorum. Nilgün, şaşkın

    şaşkın yüzüme bakıyor. "Ne arıyorsun Ertan abi !"

    dedi. " Yılan... yatağımın yanında gördüm... Nereye

    gitti ? "dedim. Güldü, yatağımın yamında renkli bir

    ip duruyordu.
    ···
   tümünü göster