/i/Tespit

  1. 1.
    +1
    GERTRUDE BELL’in KAYSERi GÜNLÜĞÜ
    20 Nisan 1905
    20 Nisan 1905, Perşembe. 06,30’da kalktığımda kendimi çok ateşli ve morali bozuk hissediyorum. Halil’i katır aramaya yolladım. Saat 8 sularında askerlerden biriyle tepeye gittim. Lahitleri görünen yola iki tekerli at arabasıyla tırmandım ve yolun yarısında büyük bir kilise harabesi gördüm. Kayadan örülü duvarları kısmen yıpranmıştı. içeri girip duvarlarına tırmanmaya çalıştım. Kulelerin içindeki odalar oldukça korumalıydı. Zafer kabilinden olsun diye bu Ermeni kilisesinin fotoğraflarını çektim. Kuzey tarafı yıkılmış, güneyi ise daha iyi durumdaydı. Ermeni kulelerinin içindeki çukurların kenarındaki yıkık duvarlara basarak karşıdan karşıya geçtim, fakat bu benim için kolay olmadı. Karşı tarafta Yunan kitabelerini gördüm. Mükemmel taş işçiliği ile birkaç yöne doğru yapılan duvarların dibindeki sütunlar harikulade idi. Bu nedenle aşağıdaki yıkık duvarlara basarak, son derece mükemmel ve gösterişli bir şekilde kalıba alınmış, saçakların ve tol kemerlerin fotoğrafını çektim.
    Daha sonra kemerlerin solunda ayakta kalan giriş kapısı duvara doğru yaslanmıştı. Sokağa bakan çok geniş sütunlar, sahne ve salonun yıkık duvarları, başka cins bir kayadan yapılmıştı. Yıkık kayalardan aşağıda, üst üste yığılmış büyük bir harabe yapı vardı. Ve yanı başında mükemmel sütunlar gördüm.
    Kemerin yanında kamıştan örtülü küçük bir kulübe vardı. Oraya girerek süt içtim.
    Ermeni burçlarının aşağısındaki uçurumun altındaki konaklama çadırlarını bulmam ve saat 11 sularında katırların gelmesinden dolayı bende oluşan sevinç görmeye değer.
    Duş, elbise değişimi, öğle yemeği ve akabinde uyku, hepsinden nefisti. Tabii, sonra fotoğraf çekimi…
    ikinci bölmedeki çok küçük bir klagib rölyefli mezarın bulunduğu uçurumun altına doğru olan kuzey girişinden çıktım.
    Diğer tarafta oturan üç adam vardı. Karşısında ise üç kadın figürü ona doğru dans ediyordu. Türbenin içinde sadece kare şeklinde bir oda vardı. Ve tahrifata uğramış, oldukça uzun bir kitabe…
    Küçük bir çadırın yanında konaklayan birkaç tüccar vardı. Ve beni Türkçe selamlayarak kahve içmeye davet ettiler. Tanrı yardımcıları olsun. Onlar, hayvanları olan çobancılık yapan Kayseri’nin Ermeni ve Müslümanlarıydı. Onlar inançlarının kıymeti konusunda aralarında bir fark olamadığını söylediler. Bu hassasiyet çok hoşuma gitti.
    Giriş kapısındaki oyma işçiliğini ve duvarların etrafındaki kamışları resimledim. Duvarlar çift örülü ve arası tümsekliydi. Sahne dışındaki büyük kayalardan yapılı mezarlık salon, Antakya’daki gibi alışılmış resimler, yazılar ve kitabelerle süslüydü.
    Beş çayından sonra yine fotoğraf çekimi… Şehrin ilerisindeki duvarlar su altındaydı…
    Bir yapabildiklerim, iki tüccarların söyledikleri ve üçüncüsü geceleri sivrisinekler ve yılanların fısıltıları. Akşam yemeği ve uyku, mükemmel olmasa da…
    15 Haziran1909, Salı Her şeyden uzak, 10 saat gibi uzun bir yolculuk yaptık. Kayseri (Caesarea/Mazaca)’ye bayağı uzak olduğumuz bir gerçekti. Aşağıdan akan Tokma Su (Tohma Suyu ve kanyonu Uzunyayla’dan doğan, Darende’den geçen ve Fırat Nehrine dökülen 6 önemli koldan biri) kenarında nefis bir kamp yeri bulduk. Tepeye 2 saat uzaklıkta olan iki harabe olduğunu duydum. Ve ertesi gün oraya gezi düzenlemek istedim. Fakat Romalılar zamanından kalma olduğunu zannettiğim birçok harabe kümbetten başka bir şey bulamadan döndüler. Sonra çok hızlı binicilerle kervanımı öğle sonu yakaladım. Ve saat 5’e doğru Tokma Su’dan aceleyle çıkıp, vadideki meranın yanında mükemmel bir kamp yeri bularak konakladık. Dağdan akıp gelen su, küçük ve berraktı.
    Ve bugün Akdeniz’e doğru akan Euphrates (Fırat) suyu civarında uzunca bir at gezintisi yaptık. Yüksek bir geçit üzerindeki patika yoldan dizginleyerek devam ettik. Çok yüksekce bir yerde acayip büyük bir çayır alana ulaştık ve hava bütün gün çok soğuktu. Tepenin aşağısında Sirkasiyan (Batılıların Kuzey Kafkasya Çerkes halklarına verdikleri isim) köyüne ulaştık. Gece sıcaklık derecesi 63 Fahrenayt (17 santigrat) idi. Yer yer karlı tepeler arasında yürüdük.
    Buradan aşağıya indiğimizde, iki sivri doruğu karla kaplı, çok görkemli, Kayseri’nin yukarısında duran büyük bir volkanik dağ olan, Erciyes’in muhteşem manzarasıyla karşılaştık.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Tıklamayın Şaşı oldum
      ···
    2. 2.
      0
      %195 yalan amk 1905 te fotograf cektim diyor
      ···
      1. 1.
        0
        qumqi olmayan beynini gibeyim 1850elrde kodak ın fotoraft makineleri vardı rezil etme kendini burda bize ..
        ···
    3. 3.
      0
      Osmanlidan bahsediyor osmanliya 1915 lerde geldi
      ···
    4. diğerleri 1
   tümünü göster