+3
neyse efendim, bu kadınlar hayatlarındaki her şeyi erkeklere anlatıp anlatıp mutlu olurlar. paylaştıklarını zannederler. aslında hissettikleri içlerindeki her şeyi kusup, yalnız kaldıklarını düşünerek birine tutunma ihtiyacıdır. erkek bunları dinlemek istemez ama yine de katlanır. kadın hayatını o kadar çok erkeğe kusar ki, erkek bir noktadan sonra kadının hayatının bir parçası olduğunu hisseder. istemsizce kendisine karşı duygular beslendiğini düşünmeye başlar. her erkek düşünür, ben de düşündüm arkadaşlarım da. bir kadın her sabah kalkar kalkmaz size günaydın diyorsa, gece yatana kadar en fazla 20 dakika aralıklarla sizinle konuşuyorsa, akşam en son size iyi geceler deyip yatağına giriyorsa, sizinle konuşmayı seviyorsa ve bir şeyler anlatıyorsa her erkek, o kadının kendisine karşı ilgi duyduğunu düşünür. ama işin aslı böyle değil.
kadınların bu yaptığını zaten erkekler istemiyor ama kadınlar ısrarla yapıyor. halbuki bunu yapmak için pgibolog diye bir kavram var. 1 saat gidip aşağı yukarı 100 tl bayılıp hiç susmadan, ağzın kuruyana kadar her şeyi anlatabilirsin. ama kadın bunu istemiyor. o erkeği istiyor. çünkü o erkeğin ilgisine ihtiyacı var. bunu arzuluyor, buna şiddetle ihtiyaç duyuyor. ama istediği sadece ilgi. başka bir şey değil. “seninle hep konuşurum, habire bir şeyler anlatırım. seni hatta özlerim. kimbilir belki bir gün seni severim ama asla ama asla benden bir şey bekleme!! sevgilin olmam!!” der kadın. o erkeğin ilgisi önemlidir ama o erkek beyaz atlı prens kesinlikle değildir. beyaz atlı prenslere hayat anlatılmaz, dertler, sorunlar, mutluluklar, coşkular anlatılmaz. beyaz atlı prense sadece aşık olunur. kadın aşık olunca saçmalar zaten.
bu hataya erkekler çok sık düşüyor. bakın yeniden diyorum, ben de düştüm. 30 yaşındayım ve 31’den gün alıyorum. bunu aydınlatma amacıyla yazıyorum. aynı zamanda çok yakın bir arkadaşım da bu durumu yaşıyor. yaşadı. adam geldi bana bir gün dedi ki “abi ben bir kızla günde 10 saatten fazla konuşuyorum. sürekli bir şeyler paylaşıyoruz. beni rüyalarında gördüğünü söylüyor, beni özlediğini söylüyor. hatta bana beni sevdiğini bile söyledi!”. “eee, ne güzel işte beraber olun o zaman. tut elini, sarıl ve takılın” dedim haliyle. adamın bana dediği şu; “abi kız seviyor ama sevgili olmak istemiyor..”. oğlum manyak mısınız siz? nasıl bu konuma düşürüyorsunuz kendinizi? sonra günde 2 paket sigara içip alkol masalarından kalkmıyorsunuz. hiç mi anlamıyorsunuz, günde sana 10 saat abuk sabuk şeyleri anlatan kadına sen değil anlatmak iyi geliyordur. senin yerine put koysalar kadın o puta da anlatır. köpek koysan ona da anlatır. ama onların vereceği ilgi senin ilgine eş değil. çünkü sen zamanla seveceksin. onu düşünecek, arzulayacaksın. folloş hale geleceksin. kadının niye umrunda olsun? ona göre siz yakın arkadaştınız(!), ama sen duygular beslemeye başlayınca her şeyi mahvettin. bu kadar basit.
neyse, bu adam gitti 2 hafta sonra aradı beni.
adam gözyaşları içinde. bildiğiniz salya sümük ağlıyor. dedim “ne oldu oğlum ya. silkelen allah aşkına, kendine gel..” adam içimi parçaladı, biliyordum. “sevdik, sevildiğimiz söylendi ama canı sıkılıyormuş. hayatına giren başka şeyler yüzünden ilgi hissettiğini düşünüyormuş. benimle konuşmak ona çok iyi geliyormuş ama hepsi bu..” e oğlum demedik mi sana? sevmediğim adam olsa “gerizekalısın *iktir git!” derdim, atladım yanına gittim. içim paramparça oldu yemin ederim çünkü 8 yıl önceki halimi gördüm. adam bildiğin dağılmış, kültablası dağ olmuş sigara içmekten. eli ayağı titriyor. gir bi duşa dedim hareket edemiyor, tuttum kendim soktum adamı duşa. üstüne soğuk suyu bocaladım. kahve yaptım. sabaha kadar konuştuk. habire anlatıyor, “sevdim, sevdim, sevdim de sevdim..” iyi de kardeşim sevilmemişsin. sana sadece sevildiğin hissettirilmiş. yani ona daha iyi gelmen için seninle oyun oynanmış. adama bunu dedim yine ağlamaya başladı.
“bak” dedim. “ben 23 yaşındayken bu dünyadaki en haysiyetli, en şerefli, en onurlu, en ince insanlaran birisiydim. dürüsttüm, fedakardım. sevdiğime gitmek için, cebimde para yokken 30 km yol yürüdüm gecenin 2’sinde. ona hayatımı sundum, önerdim. seninle yaşarım, seninle ölürüm dedim. önünde engel olmam, yanında yürürüm, elini tutarım tüm engelleri beraber aşarız dedim.” “niye olmadı be abi?” dedi bana. “seninle aynı cevapları duydum çünkü. ben kimseye acı çektiremezdim. yaralayamazdım. darbe vuramazdım. ben kadına el kaldıramazdım. hakaret edemezdim. insan sevdiğine kötü söz söyler mi hiç? ben arkadaştım onun için sadece. o böyle görmüştü beni. kendi kafasında öyle yaratmış. ben sevmiştim. olmadı. bir kadınla günde 10 saat konuşuyorsan o ilişkiyi bundan sonra derhal bitir. kadına kendini tanıt, seni bilsin. daha sonra gereksiz ayrıntılarla boğulma sonra. bir şey anlatınca ‘he’ deyip çek git” dedim. doğrusu bu çünkü. erkek adam sevince çekip gitmesini bilmeli. bu gereksiz ayrıntılarla kendisini boğmamalı. kadın bir şeyler anlatmak istiyorsa gitsin kız arkadaşlarına anlatsın, dinlemiyorlarsa günlük tutsun veya pgibolog’a gitsin. ama işte, onlarda ilgi faktörü yok. “kadınlar her zaman can yakmaya devam edecekler. bak sana bir arkadaşımın sözü ile veda edeyim, en yakın kız arkadaşımdı ama gerçekten arkadaşımdı. ‘kadınlar şeytandır’ demişti bana bir gün. tüm kadınların içinde o şeytanlık vardır. onların planlarını öğrenmen imkansız.” dedim. iznimi istedim.
“şimdi neden böylesin?” diye sordu bana.
“nasılım?” diye cevap verdim.
“hiçbir şeyi iplemiyorsun. umrunda değil, kadınların hayatına girip mahvedip bırakıyorsun. onlara resmen sadece yatacak varlıklar gibi bakıyorsun. neden?” diye sordu. o an önemliydi çünkü onun geleceğini de etkileyecektim.
“her erkeğin hayatına bir kötü kadın girer. bunlar genelde bencil, egoist, çıkarcı olurlar. seninkine de girmiş. bundna sonra değişmek sana kalmış. benim acımadığım, umursamadığım kadınlar bu kötü kadınlar. ben onları tanıyabiliyorum. hayatıma sokup üzüp bırakıyorum, artık param da olduğu için bu işi daha rahat yapıyorum. o kadınlar üzüldüğü zaman normale dönüyorlar çünkü. bazı kadınların bu dünyada bir birey olduklarını, prenses olmadıklarını anlamaları için hakarete ve kötü davranılmaya ihtiyacı var. siz geceleri rahat uyuyun diye yapıyorum bunu. o kadınlar sizi bulup da canınızı daha fazla yakmasın diye yapıyorum. bundan sonra sen de böyle ol, adam ol. hayatını çöpe atma.”
çıktım arkadaşın evden, nereden baksan 9 yıl falan olmuş o sevgili olmayan erkek arkadaş konumuna düştüğümden. yıllardır hissetmediğim bir duyguyu hissettim. göğsüm sıkışıyordu, kalbim acıyordu cidden. erkekler cidden unutamıyor dedim kendime. eskinin üstüne toprak attık ama bir işe yaramıyor, hala zombi gibi çıkıyor arada dedim güldüm. arabaya bindim, telefona 7 tane mesaj gelmiş “canım neredesin?” “ya cevap versene?” “aşkım bana kızdın mı??” vs vs diye. gittim, yine görevimi yaptım. ama o 9 yıl önceki kadını unutamıyorum. bana o acılar çektireni. ilkler unutulmaz ya, bu da öyle. bedduam yok. ama erkeklere de buradan tekrar seslenmeyi borç bilirim.
yapmayın! bir kadın size hayatı ile ilgili gereksiz ayrıntıları anlatırsa kaçın. çünkü %99 o kadına aşık olacaksınız ve %99 o kadın sizi sevmeyecek, bir süre sonra size kötü davranıp size yol verecek %1 için aylarınızdan, yıllarınızdan vazgeçmeyin. bir gün çıkar karşınıza gerçek bir kadın, kadın gibi kadın. sizi sever, sizinle olmak ister. o zaman da tipine falan bakmayın. sizi gerçekten sevebilen bir kadın bulursanız kaçırmayın. çünkü sevmek kolay ve rahat olanı, zira eminsiniz. ama sevilmek çok zor. emin olmak da öyle. olursanız anında kapın. olasılıklar az, ihtimal düşük, hayat da zor ve gittikçe ilişkiler daha da yozlaşıp zorlaşıyor ve bu etrafında sevgili olmayan erkek arkadaş bulundurmak isteyip ego tatmini yapmak isteyen kadınların sayısı hızla artıyor.''
Tümünü Göster