1. 107351.
    +7 -1
    Zeynep ile saatlerce bekledik. Kapı çalınacak ve “Merhaba bugün 1 Nisan. Bütün bu yaşadıklarınız size aksiyon dolu bir balayı sunmak için tasarladığımız öğelerdi.” denecek diye. Tabii ki olmadı. Fakat iyi haber kimsenin eşek sakası yapacak hali de yoktu. Herkesin elinde bir fincan kahve, sırtlarımız duvarda oturuyorduk.

    “Ayın kaçıydı bilmiyorum ama erken saatte babam evden çıktı. Ablam ben ve annem camlara yapışmış bir şekilde dışarıda olan biteni izliyorduk. Polisler siteyi çevrelemiş, arabalardan küçük bir barikat kurmuştu. Fakat ne olduysa o günün akşamında oldu. Aşağıdan çığlıklar gelmeye başladı. ilk gördüğümde gözlerime inanamadım. Üst komşumuz onlarcası tarafından sıkıştırılmıştı. Daha fazlasını izleyemedim.

    Gecenin ilerleyen saatlerinde sesler çoğaldı. Kapımızın önünden geçen polisler “Kapıyı kilitleyin ve ne olursa olsun açmayın!” diye bağırdılar. Ama Melis onları dinlemedi. Birkaç saat sonra kapımıza vurulduğunda babamızın geldiğini sanarak kilidi çevirdi ve kapıyı araladı. Saniyesinde bir tanesi üzerine fırladı. Arkasından bir diğeri ve diğeri… Ablam gözümün önünde can verirken annemin mutfakta saklanacak yer aradığını fark ettim. Musluğun altındaki mutfak dolabına girdi ve dolabın kapısını kapatmaya çalıştı. Yüzündeki çaresizlik ve gözlerinden akan yaşları unutamıyorum. Melis’in yanındakilerin birkaç tanesi onu fark etti ve yönünü değiştirdi. Elimdeki cep telefonunu onlara fırlattım ve bağrınmaya başladım. Belki dikkatlerini başka yöne çekerek annemi kurtarabilirim diye düşündüm fakat öyle olmadı. O an yaşadığım duygular inanılmazdı. Hani derler ya insan vurulduğunda ya da bir yerini kırıldığında kısa süreliğine acı hissetmez, vücut uyuşturucu salgılar diye. O kadar acıya rağmen soğukkanlılığımı kaybetmedim. Hızlıca yatak odasına koştum. Küçük dosya çantasını omzuma astım. içersine üç tane tabanca ve belki yüzlerce mermi koydum. Kapıyı araladım ve ailemi benden alanların hepsini öldürdüm. Bütün kıyafetlerim, vücudum her yerim kan olduktan sonra evi terk ettim. ilk gece apartmanın çatısında babamın gelişini bekledim. Hiç uyuyamadığımı ve sürekli ağladığımı hatırlıyorum. Belki de hayatımda hiç okumadığım kadar dua okudum.

    Ertesi gün ise karşı apartmanın tepesinde bir grup fark ettim. El işaretleriyle beni çağırdılar. Yanlarına gittiğimde çoğunun yüzüne aşina olduğumu fark ettim. Her yaştan insanın bulunduğu 4 kişilik bir gruptu.

    Sonrasını az buz biliyorsunuz. Her yer düştü. Atatürk Havalimanı’nda karantina bölgesi kurulduğu falan konuşuluyordu. Kim bilir kaç zengin çocuğu güvenli topraklara uçtu oradan. Her zaman ki gibi biz memur çocukları ise kendi kıçımızı kollamak zorundaydık. Sizin de yaptığınız gibi.” dedi Erdal gözleri boşluğa bakarken.

    1991 izmir doğumlu. Babasının mesleği sebebiyle hayatı bütün Türkiye’yi gezerek geçmiş. Polis şark görevleri dışında bundan pek şikayetçi değil. Annesinin ve ablasının ölümünden sonra tek amacı babasını bulmak olmuş. Fakat şuana kadar ona dair hiçbir iz bulamamış. Ama kafasında bir plan olduğu her halinden belli.

    Kendi grubuyla arası nasıl bilmem ama bizi sevdiğine eminim. Emin olduğum bir diğer şey ise Zeynep’in onu sahiplenmiş olması. Normalde kıskanç bir adam olsam da Erdal’ın karımı kaybettiği ablasının yerine koymaya çalıştığını fark ettim.

    Silahlar ile arasının iyi olması babasının korumalarından biri olan Özel Harekat Polisi Ferhat’mış. “Millet sokakta yakalamaca oynarken ben askeri eğitim alanında Steyr ile oynuyordum. Ateş edemesem bile oynuyordum.” cümlesi her şeyi özetler gibiydi. Ferhat eğitimlere gizli gizli onu da zütürürmüş, çoğu silah hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamış. Babası ise olanları öğrenince Ferhat’ı fırçalamış.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster