+14
Hızlıca ayakkabılarını giydi. Zeynep’i en son ne zaman bu kadar istekli gördüm hatırlamıyorum. Hazır olduğunda tekrar doğruldu “Eee? Hadi.” dedi. Elindeki silahı göstererek göz kırptım. “Kusura bakma canım benim. Daha yeni alışıyoruz birbirimize. O bir süre benimle.” dedi gülümseyerek. Duymak istediğim şey buydu. Elif’in gidişi onu fazlasıyla yaraladı fakat çoktan uçuşmaya başlamış yaşama isteğini ve intikam küllerini tekrar ateşlendirdi.
Sokağa adımımızı attığımızda süper kahramanlar gibiydik. Benim sırtımda çanta ve mızrak, belimde ise telsiz asılıydı. Altımdaki yeşil pantolon kan izlerinden kahverengiye dönmüş, üstümdeki askılı ise yırtık pırtık. Zeynep ise bir elinde tabanca, diğer elinde telsizle Herkül’e eşlik eden Zeyna gibiydi. Ya da Frodo’yu koruyan Arwen gibi. Bu benzetmelere anlam verdiğim gün bu ülkeye başbakan bile olabilirim. Neyse konuya geri dönelim.
Elif’i defnederken arka bahçemizi ve orada olanları gördüğü için bugün biraz daha soğukkanlıydı. Apartmanın önüne geçtiğimizde ise gözü mezar taşındaydı. Bir süre durup yolu ve üzerindeki araçları kontrol ettik. Güvenlik kulübesinin yanından geçerken Leydi Zeyna silahını camdan sarkan güvenlikçiye doğrulttu. Sanırım silahın emniyetinin açık olduğunu söylemek için doğru zaman oydu
...