+16
-1
Afganistan.
Bütün mutsuzluklarımı unutturacak kadar büyük acılar çekmek için adım attığım tek toprak parçasıydı. Bana sürekli, seversin vazgeçmeyi, bu iştende vazgeç diyordu. Rakı masasında yaptığı o gibik konuşma geldi aklımıza, burada olma sebebimiz o gibik konuşmaydı ve bu konuşmayı ben yapmamıştım. Vazgeçemezdik. Toplam 38 tane parmak, 3.5 kulak ve 2000 dolara yakın paramız vardı.
Afganistana ismini bile bilmediğim bir ülkeden otobüsle gelmiştik, uçaktan ne zaman indiğimizi bile hatırlamıyordum. Ülkeye girdiğmiz andan itibaren köpek gibi muamele görüyorduk ve yanımdaki ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, parmaklarımızı gösterdim, afganistanda kölelik belirtisi dedim. Mutluydum planım işliyordu, otobüste bizden başka gineli ve somalili kölelerde vardı, sakallı bir ekip hepimizi alıp çarşı meydanına dikmişti bile. 18. Yüzyıldan kalma bir kent. Teknoloji en son mısır piramitleri dikilirken uğramış, ticaret nadiren parayla yapılıyor, altın parçaları ve takas hala önemli bir alışveriş yöntemi.