Oldukça hoş kitaplar vardı.
Türk edebiyatı bile vardı içlerinde...
Yaslı beyaz saçlı gözlüklü bir adam ilgileniyordu orayla...
Rıfat ve ali adamın yanına oturmus hoş sohbetinden faydalanıyordu.
Arkamı dönüp baktıgımda sasırmıstım...
Burdakilerin hepsi ilkokuldan beri köklü bir ingilizce ve norveççe dersi
alıyordu.
Yaşlısından küçücük gencine kadar herkesle anlasıyorduk...
Hafifçe gülümseyerek önüme dönüp kitaplarla ilgileniyordum.
Daha sonra birkaç fransızca kitabı alıp hesabı ödemek istediğimde
kitapların devlet desteğiyle cok ucuza satıldıgını öğrenmiştim.
Baya iyiydi...
Ordaki yaslı adama;
-Kafamda daha bir sürü kitap var yavas yavas onlarıda alıcam diyerek...
Görüşüp cıkmıstık kitapcıdan ali'ye;
-Gel bi güzel cafe bulup geçelim demiştim.
Hemen gözüme güzel duran bir yere geçmiştik.
Cafe oldukca güzeldi...
içini dışını her şeyini süper yapmıslardı.
Lüks bir yere benziyordu ama her şey ucuzdu.
Açıkcası buradaki heryer lüks bir yere benziyordu.
Daha sonra oturup kahvelerimiz söyledikten sonra şaşkınlıkla önüme baktıgımda...
Cafenin ortasına bir sandalye konmus tarih hocası elinde gitarıyla norveççe
bir şeyler calıyordu...
Hepimiz ağzımızı acmıs onu dinliyorduk.
Hoca bizi farketmiş göz kırpmıstı.
Bizlerse gülümsemiştik.
Rıfat bana dönüp;
-Şu işe bak be demişti.
Ali'yse;
-Kardeşim şok oldum suan demişti.
Bense hala sahneyi seyrediyor insanların nasıl eğlendiğine bakıyordum.
Herkes sanki birbirini tanıyor gibi davranıyordu ama yabancılara karşı
soguk olduklarını anlamıstım...