+6
Gitme gününe geldiğimizde babam bir sürü öğütler vermişti.
Babama dönerek;
-Tamam baba anladım her şeyi bu kaçıncı oldu diyebilmiştim.
Babamsa ;
-Kaç tane oglum varki demişti.
Gülümseyip havaalanında bekliyordum.
Kafam karısmasın diyede telefonu mu kapatmıs herkesle baglantımı kesmiştim.
Mustafa'yla bile görüşememiştim.
Ama ona gidiceğim yerde ulasıp halini hatrını sorucaktım.
Benim uçağım için anons yapıldıgında babam ve annemle sarılmıs kardeşimide
yanaklarından öpüp;
-Sakın kimseyi üzmüyorsun demiştim.
Uçağa yöneldiğimde yolcuların cogu kadın'dı.
Hemen çantamı koltugumun üzerine yerleştirmiştim.
Artık buralardan gidiyordum...
Yorulmus kacıyordum sanki buralardan...
Hem gitmek bana iyi gelirdi.
Belki kafamı toplar düşüncelerimi temizlerdim...
3 Saat sonra oslo'ya varmıstık.
Hava gerçekten buz gibiydi.
Hemen çantamdan kalın bir hırka cıkarıp giyinmiştim.
Etrafıma baktıgımdaysa her şey cok garipti.
insanlar, hayatlar...
Herkes çok suskundu...
Ama hepsi güler yüzlüydü.
Kadınların cogu sarı saçlı'ydı.
Bembeyaz da tenleri vardı...
Hemen elimdeki kagıtta yazan terminal cıkısına gitmiştim.
Vakfın araclarından biri benim gibi 2 kişi'yi daha zütürüyordu.
Birinin adı ali'ydi.
Dış görünüşü bakımından sakalları cok uzamıs kısa boylu biriydi.
Diğerinin adıysa Rıfat'tı.
Rıfat gözlüklü tam bir çalışkan havası vardı...
Laflarınıda iyi seçerdi...
Yurda vardıgımızda...