0
Cevapsız Arama
Bu insanlardan biriyim ben de. senelerdir “çok çektiriyorum” arkadaşlarıma. öyle diyorlar yani. yüz yüze görüştüğümüzde “zütoş…” gibi serzenişlerde bulunurlar hep. en sevdiğim kısmı ise, bezdiğimde ya da içimden gelip açmaya karar verdiğimde “niye açmıyorsun?” sorusunun sorulması. “n’oldu ki?” derim mesela. “bi’ halini hatırını sorayım dedim” derler. ouuv ne önemli gerçekten. bunun önemsememekle alakası yok ama olabilir de. çünkü “kötüyüm tak gibiyim” desem yataklara düşecekmiş, delirecekmiş, hemen yanımda bitecekmiş, iyi olmam için her şeyi yapacakmış gibi davranan samimiyetsiz bir insan da aslında önemsemiyordur. Niye birbirimizi kandıralım ki? “umurunda değilse niye arıyor?” sorusuna ben de hala cevap bulabilmiş değilim. bazı insanlar için meraklı olmak ve herkesle iletişimi canlı tutmak bir yaşama güdüsü olabilir, sanırım o tip bir şey. ben bunlarla tatmin olan bir insan değilim; ne kadar çok kişi ararsa o kadar mutlu olan, varlığına o kadar anlam katan biri olamadım. çok tıraş muhabbetler bunlar. başka dertlerim var, başka mutluluklarım var. fuzuli telefonlar ekgib kalabilir. belki herkesin telefonunu açıp da bazılarınınkini açmamazlık etsem kırıcı olabilir ama, öyle değilim. sektirmeden açtığım bir annemin telefonu var, ki astım hastası, korkuyorum haliyle. babamın telefonlarına da bakıyorum genelde, çünkü sonra çok küfrediyor. andropozda zaten, kırmak istemiyorum. hatta öyle ki, bazen ciddi ciddi düşünüyorum; annem olmasaydı cep telefonu kullanmazdım muhtemelen. yanıma almadan çıktığımda kendimi gerçekten daha bağımsız hissediyorum. ve bu bağlamda cevap vermemek bana yetmiyor aslına bakarsanız. özgürce meşgul tonu verebileceğim kapasiteye ulaşacağım günleri arzuluyorum. şu hayatta kaybettiğimiz en önemli yetilerden birinin “hayır” diyebilmek olduğunu düşünüyorum. telefonun çaldığını görüyorum ama açmıyorum, hala bir “kırmama” kaygısı güdüyorum demek ki. oysa ben HAYIR’a basabilmeliyim, karşı taraf da “ha konuşmak istemiyor” deyip hiçbir şey olmamış gibi normal hayatına devam etmeli. öyle olmuyor ama açmadığım zaman bile. mecburmuşum gibi, 7/24 kendisi bana ulaşsın diye cep telefonu kullanıyormuşum gibi, çemkirmelere maruz kalıyorum. huyumu bilenler bir kere arar, açılmayacağını anlayınca yarısında kapar, üstüne sms atar: “titreşime alıp zütüne sok o telefonu birazdan yine arayacağım” diye. ne gerek varsa. burada mesele aslında karşı tarafın merakını giderememesi ve egosuna zeval gelmesi. “nasıl açmaz!” gibilerinden. böyle açmıyorum işte. çok kolay. hiçbir şey yapmama gerek yok. “çok acil ara beni” diye sms atmayı deneyenler bile oluyor. bakıyorum, çok acil bir durumda arayacağı biri değilim. çok acil bir durum olsa, sms de atmaz. ya aptal aptal bir şey soracak, ya da “ekikiki başka türlü konüşülmüyür olm senünlü” diyecek. o yüzden yine aramıyorum. çünkü zaten ben “aranmalık” bir insan olduğuma inanmıyorum. bir insanın beni araması için bir sebep göremiyorum. ben olsam beni aramazdım. bu yüzden, çemkirdiklerinde, “arama o zaman oğlum” diyorum fakat kırılıyorlar. aslında anladıkları gibi değil de işte yine zütü kalkık oluyoruz her hâlükârda. bağımlı hissetmediğimiz, “hayır” diyebildiğimiz, “birey”
kalmayı seçtiğimiz sürece kırıcıyız, snobuz şu hayatta. bazen üzülmüyor değilim. hep değil ama bazen.
Tümünü Göster