+16
özgün 1 saatten fazla yürüttüğü yolun sonunda, ağaçların arasında kalan bi eve soktu bizi. ve o günü hiç kimse evden çıkmadan geçirdik. ertesi günün gecesi gittiğimiz yer, kanımın ciddi anlamda donmasına neden olmuştu. ormanın ıssız bir köşesinde, eski bir evin önündeki yeşillik alanda, gördüğüm 40-50 kişilik grup, siz kimsiniz lan avradını gibeyim tepkisini vermeme sebep olmuştu içimden. kaçıp gitmemek için zor tutmuştum kendimi. neden bu tür insanlar var anasını gibeyim ? insan mı hatta bunlar? gibi şeyler söylüyordum donup kalmış halimle. nilanın neden huzursuz olduğu anlaşılmıştı. yaklaşık 50 tane, uzun boylu,kel ve gözleri yuvalarından çıkcakmış gibi korkunç bakan bir grubun hangi dilde söylediğini anlayamadığım sözleri, o korkunç ayin anına tanık olmam ve onların bizi farketmesi... hayatımın en korkunç anı o an olmuştu diyebilirim.
başka bir zaman, mikoları tanımadan önce, ya da ne bileyim yalnız başıma gezindiğim bir anda görmüş olsam o adamları, bırakın kaçmayı, direkt kalbim durur ölürdüm muhtemelen.
sadece filmlerde olabilir diye düşündüğüm adamlar capcanlı bir şekilde karşımda duruyorlardı. benim, ne gibi bir özelliğim olduğunu düşünmüşlerdi de, böyle bir yere
göndermişlerdi dıbına koyayım. bizi farkettikten hemen sonra sözlerine, ses desibellerini yükselterek 10 saniye daha devam ettiler ve bir anda sustular.
o ölüm sessizliği anında tek duyduğum kalbimin atış hızıydı. aldığım bütün sakin kalma eğitimleri silinmişti. çünkü, ortalarında yatan adam ve adamın etrafında çevrili 3 hayvan ceseti tüylerimi diken diken etmişti, nasıl sakin kalabilirdim bilmiyordum. özgünün bana dönüp, biz adamlarla uğraşırken sen yerde yatan adamı kaçıracaksın demesi, korkunç düşüncelerimden kısa süreli irkilip kendime gelmemi sağlamıştı. ama o sakinlik 10 saniye falan sürmüştü sanırım.
neredeyse 50 kişinin olduğu canavar tipli bir tarikatı 3 kişi nasıl oyalayacaktınız ?
ben ölü olup olmadığını bile bilmediğim bir adamı, yakın mesafede bir aracımız yokken, nasıl taşıyacaktım ? niye bu adamı kaçırıyorduk? kimdi bu bin kurusu ?
sen niye bu kadar sakinsin anasını gibeyim? gibi şeyler düşünürken, konuşamayıp sadece onayladım dediklerini kafamı sallayarak. sadece yutkunabilmiştim o an.