+8
saat 24.00 ı gösterdiğinde, sakin kalmanın derslerini almaya başlamış biri olmama rağmen, heyecanlanmıştım. bu sefer çok daha lüks bir evin salonunda, yuvarlak masaya dizilmiş maskeli grup ve masanın yanında ayakta duran mikoyla serananın karşısına dizilmiştik 20 farklı kişi. nila ve kato rahat bir şekilde olacakları beklerken, ben onlar kadar huzurlu değildim, ama belli etmiyordum. adamlar hiç konuşmuyordu dıbına koyayım. anlamsız anlamsız bize bakıp, birbirlerine dönüyorlardı tekrar.
sanki maskeler aracılığıyla sadece birbirlerinin duyabildiği konuşmalar gerçekleştiriyorlardı. o huzursuz bekleyişten 10 dk sonra falan, kağıtlar masanın ortasına itildi ve miko tarafından sesli açıklaması bize sunuldu. o an adını öğrenmediğimiz başka bir şehirde, yaklaşık 1 aylık bir göreve seçilen 4 kişinin ismi...
musad, nila ,ben ve özgün. ilk saydığı 3 lü 1 er adım öne çıktık. özgün denilen çocuk başka bir kapıdan girip, önce yuvarlak masaya gidip bi şeyler söyledi, sonra yanımıza gelip bekledi. farklı bir duruşu ve rahatlığı vardı bu adamın. evin başka yerinden gelişi olsun, rahat bir tavırla masaya gidip konuşması olsun ve belki de sonradan göreceğim nice özelliği olsun, enteresan bir tipti. musad ve özgünden kısaca bahsetmem gerekirse; musad, uzun boylu, kalıplı, çok ciddi bakışlara sahip ama çok eğlenceli bir çocuktu. son 3 senesini türkiyede yaşamış, bi çok farklı ülkede bulunmuş, arap asıllı biriydi.
özgün ise sürekli rahat tavırlarıyla takılan, sürekli gülümseyen ama gülümsemesiyle bile insanı huzursuz edebilen bir insandı.
özgün hiç bir zaman direk sinirlenmezdi, onu net bir şekilde öğrenmiştim. 2 farklı gülüşü vardı bu adamın. birinde ciddi bir adamı küçümserken ya da herhangi bir konuda
komik bir muhabbet olurken attığı sıcak gülüş, diğeri ise patlama öncesi yaptığı imalı gülüş. ama sonradan bi çok kez tanık oluşumdan dolayı biliyorum ki, bu adam 2. gülüşünü atıyorsa yanında durmak aptalca bir hareket oluyordu.