+7
Çarşamba buluştuk işte. Haziranın 25’ i. Kapısında bekliyorum prensesi. Çıktı saçlarını yapmış kıvırcık haline. En güzel tişörtünü giymiş. Hafifte bir makyaj vardı yüzünde. 1 Ay önce pijamayla gözündeki çapakla gelirdi okula.
N:Nereye gideceğiz?
B:Arkadaşa(kafe)
N:Ha peki.
Sanki umduğu şey olmamış gibi yüzündeki silinmesi gitti.
Kafeye geldik içerde çalışanlara selamımızı verdik. Arka tarafa açıklık alana gittik. Ama kafe bomboştu. Tek müşteri bizdik. Nida ne oluyor neden kimse yok burada dedi. Hal bu ki şaşırması çok doğaldı, yaz tatilinde bu saatlerde gittiğinizde boş yer bulamazdınız kafe de.
Neyse kafenin sahibi geldi(Yusuf abi).Hoş geldiniz falan. Dedi nasılsınız muhabbetleri falan geçti.
Y:Güzel kızımıza kahve yakışıklıya da bir çay getiriyorum. dedi
B:Aynen öyle güzel abim
N:Yusuf abi kafe niye boş dedi.
Y:Valla bizde bilsek sinek avlıyoruz şu aralar dedi gitti.
Nida pek tatmin olmamıştı bundan. Çay ve kahve geldi. Sonra Nida kahvesini içerken yüzüne bir gülümseme yerleşti tahmin etmişti herhalde. Bir iki şeyden konuştuk okuldan yazın ne yapacağımızdan:
N:Yazı yalnız geçirmek istemiyorum okya sakın bi yere tatile falan gitme dedi.
B:Köye gidip çalışacağım ama
N:Olsun benle de görüş yine dedi.
Tamam dedim. Suskunluk oldu. Bir iki espiri yaptım güldük. Liseyi ziyaret etme konusu açıldı onu da konuştuk. ikinci bardaklarda gitmişti. Artık sırasıydı. Kendi kendime gazı veriyordum hadi amk yaparsın falan diye. O sırada radyoda çalan Cem karacanın şarkısından şu sözleri duydum ”Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamette”