+47
indim aşşağıya tombul kahverengi saçlı bi karı oturuyor kocaman bir masanın arkasında. Varlığımı belli etmeye çalışan bir ses tonuyla:
-Pardon... Nasıl geldim buraya ben?
dıbına kodumun green’i, pavyona düşmüş gibi sorulur mu böyle. Az sabret de sorarsın birazdan. Zaten altında bi pantolonla resepsiyona iniyorsun. Amerikan romantik komedi filmi misin sen?
-Günaydın green Bey. Tanju Bey’in misafiri olarak geldiniz dün gece.
Lan tabi ya dıbına koyim. Pansiyonu olduğunu söylemişti bana minibüste, delikanlı adammış bak göndermemiş beni o halde eve.
-Tanju abi nerde? -bak buna hala utanırım dıbına koyim. dün manitasına sarktığım adama o an “taşşağını yediğimin” muamelesi çekmek zorunda kalmıştım.-
-Maltepe’ye arabasını almaya çıktı. Size de numarasını bıraktı buyrun, diyerek kağıdı verdi.
Moruk... Kağıda numara yazmalar falan... Harbi gibti mi lan bu beni dün gece?
-B... Bi bayan var... vardı dün gece... Nerede şu an?
-Seda Hanım mı? Dört kat üstte terasımız var, uyandıysa oradadır.
-Teşekkürler, diyerek çıkmaya başladım.
Lan hala ne kaşınıyorsun amk. gibtir git evine işte. Yook. Dün ne oldu öğrenmeliydim.