+51
Tanju Seda’nın bozulduğunu farketmiş olacak ki sıkıca sarılıp öpmüştü eşini. Ben aha bağladık yine minibüse derken, bir şey hatırladığını belirten ani bir hareketle masaya dönüp:
-Lan oğlum, ben bunu bir ara arkadaşımla tanıştırayım dedim, çocuk parktan kaçtı dıbına koyum, diyerek yüksek sesle bir kahkaha attı.
işin aslı gülmemeye çalışmanın bu kadar zor olacağını o ana kadar asla tahmin edemezdim. Kaç yaşına gelmiş adam şu anda karşımda liseye yeni geçmiş, esmer, üç numara saçlı ve kısa boylu binler gibi “zuhahaha” diye gülüyordu. Seda öylesine bozuldu ki bir an kadehi fırlatıp kalkacak diye düşündüm. Adama gülüşümle cesaret vermek istemiyor, taksinin eve kaç para tutacağını hesaplamaya çalışıyordum. Tanju’nun gözlerimin içine cevap almak için baktığını algıladığımdaysa uzun süredir düşünüyor olduğumu farkedip, aklıma ilk gelen şeyi söylemek zorunda kalmıştım:
-Ne parkı abi? Parkta mı tanışıyordunuz siz?
-Oğlum o zamanlar öyle her yerde kafe yok, bir kaç tane pastane var, onlarda da kuzenlerimiz, abilerimiz takılıyor. Şimdi ki gibi kıza şurada iki tane bira içireyim de akşam çakar gönderirimlik bir durumumuz yok. Anlatabiliyor muyum?
Rakısından bir yudum daha alarak:
-Ne diyorduk? Okuldan bir kızla öpüştüğün üçüncü biri tarafından kanıtlandımı bütün okul Samantha Fox’u gibmişsin gibi davranıyordu sana. Bazılarımızı dayıları, amcaları işte artık her ne gibimleriyse pompaya zütürüyordu, millet var ya allah gibi bakıyordu bize, allah.
-Bize derken abi? Senin dayıda tehlikeli adammış bakıyorum, dedim gülerek.
Gözümü zor açık tutuyordum ama hala muhabbet peşindeydim. Konuşmam iyice peltekleşmiş, gözlerim iyice dumanlanmıştı. gibsen kalkamazdım ben bu gece burdan. Zaten adama höt desem, “bak geçenlerde muallaknin teki bana höt dedi.” diye girecekti yeni bir muhabbete. gibmiştim dıbını. Tam bi’ ellilik bira söyleyecek oldum ki:
-Yaaaa geçicen o işleri, geçicen. Ben var ya ben. Ben bi bunu gibmedim lisede, dedi Tanju, parmağıyla Seda’yı göstererek.