+2
Bir bilim addıbının bilimsel kanıtların gösterdiği gerçekleri ret edip kanıtsızlığı kanıt olarak kullanan, nice yıllardır ancak suni teneffüslerle yaşatılmaya çalışılan, bilimin defalarca ret ve inkâr ettiği bir teoriyi böylesine inatla savunuyor olması gerçekten hem şaşırtıcı hem de ibret vericidir.
Alman Pgibiyatri ve Nöroloji Profesörü ünlü biyolog Hoïmar von Ditfurth Dinozorların Sessiz Gecesi isimli kitabında şu ibret verici kelimeleri yazmaktan kendini alamamış olmalıdır.
-Bugünkü bilgilerimiz, evrimin genel ilkesinin burada gerçekleşmediğini; ilkel hücrenin gelişe, gelişe nihayet çekirdekli, organlı hücreye dönüşmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını göstermektedir.
Hücre, daha doğduğu anda gerekli miktarda enzime sahip olmuş olmalıdır, yani atmosferin oksijeniyle burun buruna gelmeden önce.
Salt rastlantı sonucu ortaya çıkmış böyle bir uyum, gerçekten de mümkün müdür?
Oksijene uyum sağlayabilecek tek bir hücrenin, tam o kaçınılmaz biçimde gerekli olduğu anda ortaya çıkmış oluşunun, sadece anlamlı bir olayla kalmayıp, bu karmaşık kimyasal tepkimenin yeryüzündeki hayatın devamı bakımından kesinlikle vazgeçilmez oluşunu, bilimsel bir yoldan açıklamak istiyorsak, rastlantı kategorisine başvurmaktan başka çaremiz var mı ki?
Ama işte belli bir amaca hizmet edici rastlantıların böyle üst üste birikmesi de, bizim inandırıcılığımızı tartışılır hale getirmektedir.
= = =
Gerçekten de biyolojik işlevler yerine getiren tek bir protein molekülünün kuruluşunun o olağanüstü özgünlüklerine bakınca, bunu, hepsi doğru ve gerekli bir sıra içinde, doğru anda, doğru yerde ve doğru elektriksel ve mekanik özelliklerle birbirine rastlamış olmaları gereken birçok atomun; tek, tek rastlantı sonucunda buluşmalarıyla açıklamak mümkün değil gibi görünmektedir.