1. 1.
    0
    Osmanlı Deniz Gücü'nün ispanya, Venedik, Ceneviz, Fransa ve Malta gibi denizci devletlerden oluşan Birleşik Avrupa Devletleri’ne karşı tek başına mücadele edebilmesi,
    Neredeyse bütün Osmanlı sahillerinin tersane ve liman şehirleri halini alması,
    Akdeniz’de Cezayir, Tunus, Trablusgarb, iskenderiye, Kıbrıs, Rodos, Sakız, Midilli ve inebahtı’nın; Kızıldeniz’de Süveyş, Cidde, Moha ve Aden’in; Basra Körfezi’nde ise Basra gibi eyalet ve sancakların birer deniz üssü ve filosu olarak şekillenmesi,
    Donanma'daki gemi sayısının -500'ü üstün donanımlı savaş gemisi olmak üzere- 4.000 parçayı bulması.
    Karadeniz’in tamdıbının bir göl olarak yüzyıllar boyunca sadece iç ticarete açık tutulması,
    Akdeniz’in dünyanın en önemli uluslararası ticaret merkezi haline gelmesi,
    Bazı stratejik nehirlerde bile donanma bulundurulması ve tersaneler kurulması,
    15-20.000 kilometreye kadar ulaşan sahil şeridinin yüzyıllar boyunca çok sayıdaki düşman devletlerden büyük ölçüde korunabilmesi,
    Osmanlı Padişahları'nın "Sultân-ı Hâkimü'l-Bahreyn" (iki Denizin Sultanı) lakabını alması ve sarayların tersanelere yakın tutulması gibi hususlar dikkate alındığında, Osmanlı Devleti'nin aynı zamanda dünya tarihinde eşine az rastlanan bir Deniz imparatorluğu olduğu görülmektedir.
    Devamı gelecek

    ...
    ···
   tümünü göster