+7
Ağabeyim ve ablam, onlar da benim yüzümden bir sıfır yenik başlamışlardı hayata annesizliğin acısı ağabeyimi 7 ablamı ise henüz 5 yaşındayken yaralamıştı. Artık evin içinde o gül yüzüyle dolaşan, başlarını okşayan, gece üstlerini örten dünyalar güzeli insanın yerinde sabahlara kadar ağlayan hastalıklı bir “katil” vardı. Kimse onlara, annenizi bu öldürdü dememişti ama çocuk da olsalar fazlasıyla hissetmişlerdi öyle ki daha 1 yaşına girdiğim ilk günlerde ablamın beni kanepeden aşağı itmesiyle sağ kolum kırılmıştı. Anlayacağınız daha ne suç işlediğimi bile bilmeden yargılanıp koskoca ailenin içinde sonsuz bir yalnızlığa mahkûm edilmiştim. Koskoca aile demişken 3 amca 2 hala adlarını ve sayısını bilmediğim dayı ve teyzelerden, onlarca kuzenden oluşan benim için olmasa da kendi içinde kocaman tipik bir bölge ailesi. Tabi bana babalık yapmış belki de bu hayatta arkamda duran tek insan 80 yaşında o kadar sıkıntıya o kadar yokluğa ve eziyete rağmen dimdik ayakta durmayı başaran dedem. Ailedeki herkesin aksine neden olduğum bu durumun ilahi bir şey olduğuna inanıp masum ve bakıma muhtaç bir varlık olduğumu benimsemişti dedem. Annemin ölümüyle birlikte evimiz tamamen sessizliğe bürünmüş babamın işleri çok kötüye gitmiş halalarımın ve babaannemin yardımlarıyla büyütülmeye çalışılmışız. Yıllar bir şekilde geride bırakılmış neden itilip kakıldığımı bilmeden çevremdeki herkesin neden yüzüme nefretle baktığını anlayamadan 7 yaşına gelmiştim. Ki bu artık okula gitmem gerektiğine işaretti.