-
1.
+12 -3ÇOK UZUN OLABiLiR, ne demişler "GÖRMEK iÇiN OKUMAK GEREK".
NOT: "Hayır, ben duymuştum" demeyin.Bak başlığa; olabileceğiniz demişim.Yani duymuş da olabilirsiniz, duymamış da.
Kocabaş Kuşu
ispinozgillerden olan kocabaş kuşu ağaçlı alanlarda ve bahçelerde yaşamayı sever.Birçok bitkinin tohum ve tomurcukları özellikle sevdiği besinlerdir.Yaklaşık 18 cm boyundadırlar.Kalınca ve güçlü gagaları vardır.Dayanıklı türlerdir ve hatta iki türü genellikle kuzey kutba yakın soğuk yerlerde görünür.
Güç gösterisi yaparcasına adeta balyoz gibi kullanabilecekleri şekilde gagaları vardır.Vuruş gübü kuş büyüklüğüne göre ölçülürse, bu sıralamanın başında kocabaş kuşu gelir.Bu özelliklerle donatılmasında en önemli sebeplerden birisinin iskelet yapısıyla ilgili olduğu düşünülmektedir.Kemiklerinin içi boş olmasına rağmen, iskelet hayvanın sahip olduğu kuvvete oranla fazlasıyla güçlüdür.Bu mucizevi tasarım kuşa daha sağlam bir yapı kazandırmaktadır.
iskeletinde omuz,kalça ve göğüs kemikleri birbirine kaynaşmış vaziyette birleşiktir.Bu tasarım kuşa daha sağlam bir yapı kazandırmaktadır.iskeletin bir başka özelliğide diğer bütün omurgalı canlıların iskeletinden hafif olmasıdır.Şu kadar ki neredeyse kemiklerin ağırlığı tüylerinin ağırlığı kadar ancak gelebilir.
Afrika Fare Kuşları
Hayvan deyip geçmeyin, ibretle bakıldığında bizi insanlığımızdan utandıran o kadar mükemmel davranışlarla karşılaşıyoruz ki..
"Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" hakikatini "Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için" düsturunu insanlardan çok hayvanlar uyguluyor desek..
Afrika fare kuşları bir meyveli ağacın dalına topluca konarak oğul veren arılar gibi toplanırlar.Dalın ucunda ki meyveye her fert uzanamayacağından, en uçtakinin kopardığı meyve elden ele, yani gagadan gagaya geçirilerek diğerlerine ulaştırılır.Mevcut meyvelerin herkese yetmemesi asla sıkıntı olmaz.Başka bir meyveli dala konduklarında, Rahmet tecellisi olarak öncelik yeterince beslenememiş olana verilir.Böylelikle herkes doymuş olur.Kavga, gürültü, sıra döğüşü vs. yaşanmadan, kardeş kardeş hepsinin karnı doyar.
Termitler
Termitler (Isoptera), termit ya da akkarınca, beyaz karınca adını alırlar.
Özellikle tropiklerde ve subtropiklerde odunları ve organik kökenli diğer maddeleri yiyerek büyük zarar vermeleri ile tanınırlar. Işıktan kaçarak ve saklanarak yaşadıkları için, meydana gelen zarar her şey bittikten sonra anlaşılır.Özellikle de görme yetileri yoktur.
Altın Tekerlek Örümceği
Bir kum tepesinden aşağı doğru eğiliyor, sonra hızla dönerek yüzlerce metrelik yolda ilerlemeye başlıyor. Bu sırada o kadar hızlı dönüyor ki dönen şeyin ne olduğunu anlayamıyorsunuz. Bu bir “Altın Tekerlek Örümceği”dir.
Afrika’nın Namibia çölünde yaşayan birçok örümcek nev’inden biri olan bu örümcekler, en büyük düşmanı olan yaban arılarından kurtulmak için, kendilerini bir disk haline getirip, tekerlek gibi dönerek kaçmaktadırlar. Bu örümceğin sekiz bacağının da aynı uzunlukta olması onun top şeklini almasını kolaylaştırmaktadır. Böylece tekerleğin hayvanlar arasında kullanılışının ilk örneğini teşkil ediyor gibidir.
Yuvalarını kum tepeciklerine yapan dönen örümcekleri, yaban arılan tarafından sokulduğunda ölmemekte fakat felç olarak hareketsiz halde kalmaktadır. Bundan sonra arı, yumurtasını hareketsiz haldeki örümceğin üzerine bırakmaktadır. Yumurtadan çıkan yaban arısı yavruları üzerinde bulundukları taze et kaynağı olan felçli örümceği yiyerek beslenmektedirler. Bu şekilde kötü bir akıbete uğramamak için sevk-i ilahi ile örümceklere yuvalarını kum tepeciklerinin en yüksek noktalarına yapmaları öğretilmiştir. Böylece yaban arılarından yuvarlanarak kaçma işinde tepenin yüksekliğinden ve eğiminden de yararlanmaktadırlar. Araştırmalar, tepenin eteklerine yuva yapan örümceklerin daha kolay yakalandıklarını göstermiştir. Örümcekler yuvarlanmaları esnasında bir saniyede 44 devir yapabilmektedirler. Bu da saatte 300 kilometre hızla giden bir arabanın hızına eşit bir hız demektir.
Enteresan olan husus, tepenin eğimi ile dönüş hızı arasındaki münasebeti bu akılsız ve şuursuz örümceğin nasıl bilebildiği ve yuva yapma yerini en iyi şekilde tesbit edebildiğidir.
Gözlüklü Yılan
Bazı türlerde son derece zehirli bir yılan çeşidinin adıdır. En büyük özellikleri boyun kısımlarının genişleyebilmesidir. Bu yılanların boyun kesimindeki kaburga kemiklerini gerip ileri doğru uzatabilmeleri esnek derinin gerilmesine yol açar. Bu durumda hayvanın ensesi geniş bir daire biçimi alır.
Hindistan’a dehşet saçan kobralar, hiç şüphe yok ki, en korkunç yaratıklardan biridir. Bir orman yolunda sarımtırak kahverengi vücudunun üçte biri dimdik yükselmiş, ağır ağır iki yana sallanan bir kobrayla karşılaşmak kadar tehlikeli bir şey olamaz. Islık çalar gibi duyulan soluğu, parlayan gözleri, çatallı dili, şişip daire biçimini alan boynu ile onu gören insan korkudan ne yapacağını bilemez. Bu korkunç görünüş hayvanin yaradılışına da uygundur. Çünkü yılanların en öldürücüsü kobradır.
Gözlüklü yılanın zehri daha başka bir kısım yılanların zehri gibi, doğrudan doğruya sinir sistemine etki yapar. Kana karışan zehir, alyuvarları derhal mahveder. Sokulan yeri hemen kesip zehri emmekten başka da hiçbir tedavi yolu yoktur. Hindistan’da en çok görülen kobra çeşidi «naja naja» sokmasından yılda binlerce kişi ölmektedir.
Sibirya Semenderleri
Sibirya semenderleri (Hynobias Keyserlingii), donmuş toprakların metrelerce derinliklerinde yıllarca kaldıktan sonra buzları çözülür ve normal yaşama dönerler. Bu canlıların –500C sıcaklıkta bile yaşayabildikleri saptanmıştır. Sibirya semenderlerinin tek problemleri ani donmadır. Çünkü bu canlıların soğuğa alışmak ve antifiriz maddelerini üretmek için zamana ihtiyaçları vardır. "Antifriz maddeleri" semenderin kanındaki hücrelerde bulunan suyun yerine geçerek, dokuların keskin buz kristallerinden zarar görmesini önler. Bazı hayvanlar bu işlemleri yaparken donmamak için glikoz kullanırlar. Sibirya semenderinin bu mekanizmasının nasıl işlediği ise tam olarak bilinmemektedir.
Dipnot : Önceden bunları farklı farklı yerlerde okumuştum ve paylaşmak istedim, bilgilendiyseniz ne mutlu bana.
başlık yok! burası bom boş!