muhabbetler ettik, kuruyemiş falan yedik, içki içip kafayı falan bulduk. kızların bazıları polonyadan, bazıları rusyadan, bazıları isveçten falan gelmiş. onlar da burada tanışmışlar. bizde bir süre vakit geçirdik. olivia ile bayağı iyi kaynaştık. ingilizce olarak bir Türk'e göre çok iyi ingilizce konuştuğumu söyledi. ben de ona eğer bir gün erasmusa girersem onu görmek ingiltere onu görmeye geleceğimi söyledim. olivia manchester'de yaşıyormuş. 20 yaşındaymış (yani benle yaşıt). ileri de profesyönel manken olmak istiyormuş. liverpool, birmingham, londra ve newcastlede de yaşamış. babası eskiden futbolcuymuş hatta babası yer aldığı ve kendisini oynatabildiği için fifa oyununu çok severmiş. hatta babası ingiltere a milli takımda da 4-5 maç oynamış ama kötü performans yüzünden fazla ilerletememiş. kitap okumayı ve dizi izlemeyi çok severmiş. hatta en sevdiği diziler sherlock, game of thrones ve vikingsmiş. futbol takımı olarak manchester unitedliymiş. tabi ben de beşiktaşlı olduğumu söyleyince tabi ki ona karşı avantaj elde ettim. (beşiktaş manchestere fena çakmış bir takım olduğu için) her neyse gece bitti. ardından evlere dağıldık. sarhoş kafayla direk üstümü değişmeden yattım. tam uyumak üzereyken cebimde bir not buldum. gördüğümde çok şaşırmıştım.