/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 126.
    0
    final bölümü !!111!1!!!11bir!!1

    o sırada uzaklardan siren sesleri gelmeye başladı. garsonluk yapan lavuk "lan muallak çabuk ol. polis geliyor." dedi. diğer oğlan "aynen oğlum biraz hızlı ol. polis gibecek belamızı!" dedi. ben gitgide daha çok korkmaya başladım. ada gözleri dolarak "hayır yapma lütfen! onu geçen seneden beri tanıyorum. ona bizim yüzümüzden kıyamazsın. suçlusun ve bu sebeple ona zarar veremezsin." dedi. silahlı bin "ada! sen deathburn'u gerçekten seviyorsun değil mi he!? o yüzden onu vurmamı istemiyorsun. seni kaltak. bu gerizekalıya olan aşkın yüzünden arkadaşlarını mı satıyorsun?" dedi. ada ağlamaklı bir şekilde "lütfen deathburn'un bir suçu yok dedi." fakat muallak beni vurmaya kararlıydı. ada dayanamadı ve beni kurtarmak için çocuğa hızla tekme savurdu. bana yaptıklarının aynısını ona uyguladı. garson bin ve diğer oğlanda ada'ya saldırdı ama ada onların ağzına iyi sıçtı. fakat o muallakyi deviremedi tabi. ama silah yere düştü ve ada erken davrandı. fakat muallak herif bu sefer cebinden sustalı çıkardı. boğazıma tuttu. ada silahı muallak herife doğrultunca "ada sende o cesaret be... bana numara yapma" dedi. tam sustalıyı gırtlağıma sokmak üzere iken bir patlama sesi duyuldu. muallak herif tam kalbinden vuruldu. yavaşça dengesini kaybetti ve yere düştü. ağzından kanlar kustu ve orada öldü. ada ipleri çözdü. ardından ağlamaya başladı. ada'yı perişan gördüm ve ona sıkıca sarıldım. polis sirenleri hala çalıyordu. ada'yı sakinleştirdikten sonra bana baktı. "deathburn çok özür dilerim. ben böyle biri değildim. biliyorsun babam hapiste, annem ise ben 11 yaşında iken polis tarafından vuruldu. babam bir suçluydu. tabi annem de öyle. babam mafyaya çalışıyordu ve bunlar ise babamın adamlarıydı. beni böyle yetiştirdiler ve beni buna zorladılar. ben çok özür dilerim deathburn. seni gerçekten seviyorum. ama buna mecbur kaldım." dedi ağlamaklı şekilde. "ada önemli değil. seni affediyorum ve seni hala seviyorum." dedim. merak ederek "yalnız elektrik işini nasıl hallettiniz?" dedim merakla. ada, ölen adamın telefonunu aldı ve bir uygulama açtı. "onun yaptığı bir uygulamadan" dedi. ardından duvara attı ve telefon parçalandı. dudaklarını benimkilere yapıştırdı ve uzun uzadıya öpüşmeye başladık. polisler olay yerine yaklaştılar. bu sırada ada "deathburn uzaklaşsak iyi olur tatlım." dedi. lamborghini'ye bindik ve hızla uzaklaştık. biz uzaklaşırken komiser cemil abi ve emniyet güçleri yerde dayak yiyenleri tutukluyor, ardından ambulansta ölmüş olan adamı yerden kaldırıyordu. ardından sahilin oraya gittik. bankta tekrar uzun uzun öpüştük. ardından ada "deathburn, sizin mahallenin komiseri cemil abi her şeyi öğrendi. burada durmamın bir anlamı yok. zaten silahta orada kaldı. parmak izinden her şey anlaşılacak. o yüzden buraları terkedeceğim." ben "ada! hayır gidemezsin. sen hapse girsen bile ben seni beklerim! umurumda değil anladın mı? hırsızlık yapmış olabilirsin. ama çok iyi birisin. seni seviyorum." ada "hapse girmek istemiyorum deathburn. çok gencim" dedi. ben "tamam o zaman saklanırsın. ama biz sık sık senle görüşürüz. ben kimseye bir şey anlatmam yemin ederim." dedim. ada "bak deathburn. senden hoşlanıyorum. hatta aşığım. yakışıklı, kaslı, 187 boyunda, tatlı bir çocuk olsan da, artık ikimizin birbirimize veda etme vakti geldi. buradan yurtdışına kaçacağım. lütfen kalbini başka bir kıza kapalı tutma. benden daha iyilerini bulabileceğini inanıyorum. bu son gecemiz sonra ben yurt dışına kaçacağım" dedi. ardından uzun uzun tekrardan öpüştük. ardından boynunda kolyesinin 'daha doğrusu uğur abi tarafında seda abiye alınan ve ondan çaldığı' kolyesinin ekgib olduğunu farketti. ardından cebimden kolyeyi çıkardım. giderken almayı unutmamıştım. ada'nın boynuna taktım ve "giderken benden hatıra olsun güzellik" dedim. ardından ada gülerek "biliyor musun deathburn aslında sen de bu konuda fena sayılmazsın." dedi gülerek. ardından "sana söz veriyorum deathburn. yeni hayatımda asla hırsızlık yapmayacağım" dedi. bir veda öpüşmesi yaptık ve lamborghini'si yani 'çaldığı lamborghini'si' ile beni eve bıraktı. total war oyunumu ve ablamın da vinci'nin şifresi kitabını da ona hediye ettim. ardından eve girdim. o geceyi yaşadığım için çok mutlu olsam da beni bırakıp gittiği için çok üzgündüm. sonraki birkaç gün cemil abiye ifade vermeye gittim ama ada'dan hiç haber alamayacağımı söyledim. cemil abiye ilk kez bu konuda yalan söyledim yani. öyle geçti gitti işte...

    aradan 3 ay geçti. haziran ayıydı. eve girerken apartmanın kapısında adıma ve soyadıma gönderilmiş bir zarf gördüm. londra'dan gelmiş. şaşırdım. isim soyad falan da yazmıyordu. eve girdim zarfı açtım ve mektubu okudum.

    "sevgili deathburn,
    şaşırdın değil mi salak! benim ben ada...
    dört etrafı denizlerle çevrili olan değil tabi ki şaşkın.
    yeşili sevmene sebep olan ada ben!
    şuan ingilteredeyim ve bir lisede okuyorum.
    hırsızlığı bıraktım ve dürüst bir hayat yaşıyorum. iki ev arkadaşı ile birlikte.
    hehe merak etme o maskeliler değil tabi. onlar zaten hapisteler. 15 yıla anca çıkarlar. merak etme ya ikisi de kız zaten kıskanç şey...
    neyse seni çok özledim. londra da güzel tabi ama ne bileyim istanbul'u da görmek istiyor insan. sen de beni özledin değil mi? eh tabi başımızdan o kadar aksiyon geçti canım. ama sanırım bir daha görüşemeyeceğiz. lütfen benim yüzümden kalbini kapalı tutma yakışıklı. çok uzun yılların var. taliplerin de çok neyse görüşmek üzere! umarım. inşallah elveda anldıbına gelmez bu."

    mektubu katladım ve odada kimsenin hayatta bulamayacağı bir yere sakladım. malum bir suçlunun yerini bilip de söylememek de bir suç. her neyse mektubu sakladıktan sonra dışarı çıktım. yolda yine o tuhaf kızla karşılaştım. sarı saçlı, mavi gözlü, derin denen yarı alman yarı türk pgibopat kızla... sanırım benden hoşlanıyordu. ama sanırım. bilmiyorum. bunu zaman gösterecekti...

    hikayem bitti. okuyan, şukulayan, yorum yapan, takip eden herkese teşekkürler. deathburn'un başka bir hikayesinde görüşmek üzere...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster