-
76.
+1- nedir bu?Tümünü Göster
- internette rastladım da garip geldi.
- sever misin böyle şeyleri?
etkilenmemişe benzemiyordu, sanki havadan sudan bahseder gibi soğukkanlı şekilde konuşuyordu.
- sevilecek şeyler değil ki bunlar?
- neden?
istemsizce yutkundum. başıma büyük bir bela almaya hazırlıyordu tükürük bezlerim beni.
- ne demek neden? normal bir insanın yapacağı şeyler mi bunlar?
- normallik nedir ki?
ben onu sıkıştıracakken o beni sorgulamaya başlamıştı sanki. suçlu olan benmişim gibi ter basmıştı her tarafımı. terli ıslak ellerimi tişörtüme silerek devam ettim.
- insan öldürmenin normal bir şey olduğunu savunmayacaksın değil mi?
- her gün binlerce insan öldürülüyor çeşitli sebeplerden ve kimsenin buna tepki gösterdiği yok. sence anormal olsa tepki çekmez miydi?
omlet yapmaktan bahsediyorduk sanki. artık emindim, ve yavaş yavaş kendimi tehlikede hissetmeye başlıyordum.
- bu konuyu kapatabilir miyiz artık?
- sen başlattın, sen kapat elbette.
saçma bir komedi filmi açtım, bir kez bile güldüğümüzü hatırlamıyorum. kafamdan binbir çeşit düşünceler geçiyordu ki deniz'in sesiyle kendime geldim.
- aykut gitsem sıkıntı olur mu? baya yoruldum, dinlenmek istiyorum biraz.
- tabi tabi geçireyim seni.
- iyi geceler.
- sana da.
kapı kapandı, derin bir soluk verdim yaşadığım her şeyi dışarı atmak istercesine. deniz'in soğukkanlı şeytaniliği karşısında buz kesmişti her tarafım. kaç kişiyi öldürmüştü? nasıl bu kadar normal gözükebiliyordu? beni de öldürecek miydi? ve en önemlisi neden yapıyordu bütün bunları?
anlamak istiyordum. anlamak için her şeyimi verebilirdim, geri dönüşüm yoktu artık.
yaklaşık bir hafta boyunca normal hayatıma devam ettim. deniz de aynı oyunu oynuyordu, bir şeylerden şüphelendiyse bile kesinlikle belli etmiyordu. iyi bir oyuncu olduğunu biliyordum zaten... 1 hafta sonunda aramızdaki sessizliği bozacak bir hamle geldi deniz'den.
- aykut benim televizyonun uydu alıcısında sorun var galiba. bugün gelip bakabilir misin?
bakabilir miyim? bakabilirdim elbette. soğukkanlı bir katil olmasaydın eğer...
- şey, bugün işim var aslında biraz. başka bir zaman baksam?
- yarın?
kurtuluşum yoktu bu pislikten.
- pekala yarın olur.
içeriye bir grup müşterinin girmesiyle bir süreliğine kurtuldum deniz'den.
o gece, tüm bu olanları düşünmek adına yatağıma uzandım, son bir haftadır hep yaptığım gibi. deniz'in beni evine davet etmesi temkinli hareketlerimi alt üst etmişti. eninde sonunda gidecektim şeklinde düşünürken ne kadar haklı olduğumu kanıtlarcasına telefonum çalmaya başladı.
- aykut?
deniz'di bu, sesi ağlamaklı geliyordu.
- noldu deniz, iyi misin?
- çok kötüyüm, hemen gelebilir misin?
bu işte bir pislik vardı. lakin, hayır gelemem çünkü sen bir katilsin diyemezdin deniz'e...
- ne oldu söyle?
- gelmen lazım.
evet, gidecektim... bugün belki de hayatımın son günü olacaktı ama gidecektim yine de. sıkılmıştım artık bu oyundan, ne olacaksa olacaktı.
artık plan yapmaya gerek yoktu, işler deniz'in istediği gibi yürüyecekti ne de olsa. korkmuyordum garip bir şekilde, hissettiğim en baskın duygu meraktı. deniz'in evine vardım ve kapısını çaldım, kimbilir kaç kişinin son gördüğü ev olmuştu burası?
kapı açıldı. gayet normal görünüyordu deniz, ağlamış birinin ifadesi yoktu yüzünde. hiçbir şey söylemeden kolumdan tutarak içeri aldı beni.
- teşekkür ederim geldiğin için.
- önemli değil. ne oldu?
- göstereceğim.
salona aldı beni. içerde bir adam daha vardı.
- aykut, doruk. doruk, aykut. siz takılın ben çay hazırlayıp geliyorum.
başlık yok! burası bom boş!