/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +13 -1
    Dün gece içkiyi fazla mı kaçırdınız?

    Fazla’nın ölçüsü nedir? Şöyle…

    Atatürk, bir gün taşlama ustası Neyzen Tevfik’i Çankaya Köşkü’ne davet etti.

    Sohbet sırasında Atatürk şöyle dedi:

    - Senin çok fazla içki içtiğini söylüyorlar; ne kadar içersin?

    Neyzen Tevfik, “iki tane kiloluk rakı içerim” dedi.

    “Nasıl içersiniz” diye sordu Atatürk.

    “Canım ne isterse; susuz, mezesiz…”

    Neyzen Tevfik’e iki kiloluk rakı geldi.

    “iki kiloluk içerim ama böyle içmem” dedi Neyzen. Nasıl içerdi?

    istediği üzerine masaya kocaman bir emaye kase getirildi. Neyzen, iki kiloluk rakıyı kaseye boşalttı.

    Ardından, bir somun ekmek ve irice bir kaşık istedi.

    Neyzen Tevfik, ekmeği lokma lokma koparıp kasedeki rakının içine bastırdı. Ve lokmalar rakıyı iyice çektikten sonra çalakaşık yemeye başladı! içki, aş’tı, ekmek’ti…

    Sonra, Neyzen Tevfik’in ney üflemesini nefes almadan dinlediler.

    Atatürk, şarap üreticisi istanbullu Dimitrakopulo Biraderler’in 1920’lerin ikinci yarısında kendi adıyla çıkardığı “Dimitrakopulo” rakısını severdi.

    Ayrıca, istepan Berberyan tarafından Galata’da üretilen (1930’lu yıllarda Fransa’da ödül kazanan) -zamanın en ucuz rakısı- “Bilecik Rakısı” içerdi.

    Atatürk, keyifli olduğunda en fazla yarım kilo (50 cl) içtiği olurdu.

    Askeri öğrenci iken başlamıştı içkiye…

    “ViSKi ŞERBETi”

    Atatürk rakı ve bira severdi.

    Arada cin, vermut, seribrandi likörüyle yapılan “Napolyon kokteyli” içtiği de olurdu..

    Viski içmişliği de vardı.

    1904 Ağustos ayı…

    Mustafa Kemal Harp Akademisi üçüncü sınıfında idi. Sınıf arkadaşı Ali Fuat (Cebesoy) ile Con Paşa’nın lokantasına gitti. Deniz Yolları Müdürlüğü yapmış olan Ermeni Con Paşa’nın mekanı, Tünel’deydi. Gizli bir yerdi; lokantaya binanın birinci katındaki bakkal dükkanının içindeki merdivenlerden çıkılırdı. Burada sadece öğlen yemeği servisi yapılırdı ve içki olarak yalnızca viski soda verilirdi.

    II. Abdülhamit subaylara ve askeri öğrencilere içkiyi yasaklamıştı. Con Paşa’nın mekanı pek kimsenin dikkatini çekmez, inzibatlar uğramazdı. (Keza, inzibatların gelmediği bir emekli Alman astsubaya ait Zeuve Birahanesi’nde de bira içerlerdi.)

    Mustafa Kemal izinli olduğu günler genellikle Con Paşa’nın mekanına giderdi; ingiliz sodası ile iskoç viskisine burada alışmıştı.

    iki arkadaş bu lokantadan sonra akşam üzeri Taksim Bahçesi’ne gitti.

    Viskiye devam etmek istediler. Fakat açık alan riskliydi; garsonun eline bahşiş sıkıştırıp limonata bardaklarında viski-soda getirmesini rica ettiler.

    Keyifleri iyiydi. Fakat…

    Dönemin hafiyelerinden Fehim Paşa, yanında okul nazırı Ali Rıza Paşa ve hafiye Albay Gani ile gazinoya geldi.

    Ali Rıza Paşa kendilerini masalarına davet edince büsbütün paniğe kapıldılar. Sonuç düşündükleri gibi çıkmadı; Ali Rıza Paşa, Cebesoy’un babası Fazıl ismail Paşa’dan övgüyle söz etti ve onları masalarına oturttu.

    Fehim Paşa, “Siz ne içiyorsanız bize de ondan getirtin” dedi. Limonata bardaklı viskiler servis edildi. Fehim Paşa ve arkadaşları içtiklerinden çok memnun oldu. Peş peşe viskiler gelmeye başladı.

    Mustafa Kemal okulda yoklama saati yaklaştığı için izin istedi. Ali Rıza Paşa, “Merak etmeyin, benimle beraber olduğunuza dair size kağıt veririm” dedi.

    Sonra kalkıp hep birlikte Kristal Palas’a gittiler. Fehim Paşa, “Haydi çocuklar içeriye gidin, şef garsona söyleyin, Taksim Bahçesi’nde içtiğimiz şerbetten getirsinler. Ama daha sert olsun” dedi.

    Ali Fuat (Cebesoy) içinden, “Bahçede içtiğimiz içkinin adını bilmedikleri için bizi buraya getirmişler”diye geçirdi.

    iki arkadaş; Mustafa Kemal ile Ali Fuat, Kristal Palas’ta gece yarısına kadar yiyip içtiler ve Ali Rıza Paşa’nın verdiği bir kartla Akademi’ye döndüler…

    PADiŞAH GiZLi iÇERDi

    Atatürk önemli işlerin olduğu dönemde ağzına içki koymazdı.

    Örneğin, Nutuk’u yazdığı dönemde hiç içki içmedi.

    Sofrasında sık sık, Osmanlı padişahlarının sözünü tekrarlardı: “içerken verilen ferman ayıkken uygulanmaz!”

    Padişahların gizli gizli içtiğini, bir halk adamı olan kendinin saklamadan-gizlemeden içtiğini söylerdi.

    Florya’da denize bakarak içki içmekten hiç keyif almazdı. Yalnız içmeyi sevmezdi.

    Sofranın muhabbetinden hoşlanırdı.

    Bir gün…

    Ünlü yazar Ahmet Rasim’den dinlediklerini arkadaşlarına anlattı:

    Emraz-i Akliye uzmanı Dr. Fahreddin Kerim Gökay, istanbul Emraz-ı Akliye ve Asabiye Hastanesi’nde alkoliklere konferans veriyormuş. Konu, içkinin zararları.

    Bir ara dinleyicilere sormuş:

    - iki kovadan birine rakı, birine su doldursak ve bir eşeğin önüne koysak, hangisini içer?

    Alkolikler hep bir ağızdan cevap vermiş:

    - Suyu.

    Dr. Gökay tekrar sormuş:

    - Neden?

    Neyzen Tevfik de dinleyiciler arasındaymış, cevap vermiş:

    - Eşekliğinden!..

    Atatürk, bir akşam Orman Çiftliği’nde kurulan sofrada dostlarıyla otururken gözüne bir köylü çocuğu takılıyor; çağırıp soruyor:

    - Biz ne yapıyoruz?

    - Yemek yiyorsunuz.

    - Ne içiyoruz?

    - Rakı içiyorsunuz.

    - Peki, söyle bakalım bana: iki kovadan birine rakı, birine su doldursak ve bir eşeğin önüne koysak, eşek hangisini içer?

    - Rakıyı.

    Atatürk, sesini hafifleterek sofradakilere fısıldıyor:

    - Aman, neden diye sormayalım…
    ···
   tümünü göster