+27
Bavulumu hazırladım ve ilk otobüsle yola çıktım. Gideceğim köy Dörtdivan köyüydü. Direk köye zütürmüyordu. Kastamonu'nun Yeniçağa ilçesine gittim. Oradan beni indirdiler. ilçede bir kahvehane vardı. Oraya gittim ve tavla atanlara sordum:
"Selamun aleyküm. Ben buradan Dörtdivan köyüne nasıl gidebilirim?"
"Aleyküm selam kardeş. Hayırdır neden oraya gitmek istiyorsun?"
"Benim ağabeyim orada kalıyor. Benim oraya gitmem gerekiyor."
"Senin ağabeyinin adı ne?"
Sadık
"Hiç bilmiyorum onu. Benim bir tane araba var. Şu oyunu bitireyim birlikte gideriz. Yoksa o köye gidecek araba yok. Orada cinler var. Kimse korkudan gitmiyor."
"Tamam."
Adam bana çay ısmarladı. Çayımı içerken o da oyununu bitiriyordu. Birkaç dakika sonra kalktık. Adamın külüstür bir Toros'u vardı. Öne oturdum. Adam iki denemede arabayı çalıştırabildi. Hareket etmeye başladık. Taşlı yollar olduğu için hoplayıp zıplıyorduk. O sırada adam muhabbete girdi:
"Demek ağabeyin orada he! Peki orada nerede kalacaksın?"
"Bilmiyorum. Belki kalacak bir yer bulabilirim."
"Benim bir tanıdığım var. Orada kalabilirsin ama baştan söyleyeyim, o köyde tuhaf şeyler oluyor. Nazar mı dersin yoksa cinler mi uğraşıyor o köyle bilinmez. Kendine dikkat et."
"Pek sanmıyorum öyle bir şey olduğunu ama yine de dikkat ederim. Belki de vardır. istihareye bir arkadaşım yattı benim için. Kötü bir rüya görmüş. Bana gitmedi ama ben yine gitmeye karar verdim."
"Keşke gitmeseydin. Şimdi bile geri dönebiliriz."
"Yok canım."
"Yanında para var mı?"
"Var biraz. Neden?"
"Bizi de görürsün herhalde. Su yakmıyor sonuçta."
"Tamam."