+3
Şahin abi kağıdı açtı ama öyle boş-boş bakıp elinde bir öyle bir böyle çevirip durdu. imam a gösterdi o da baktı, cebinden gözlük çıkardı, burnunu yukarı kaldıra kaldırsa baksa da sonuç onda da değişmedi. Bende merak edip biraz yaklaştım ama yazılardan hiçbir şey anlamıyordum. Çok eski zamanlardan kalma yazılar olduğu belliydi. Havanın aydınlanmasına az kaldığı için şahin abi, sandığı da kağıdı da alıp küreklerle kazdığımız yeri kapatıp, her şeyi saklamamızı istedi. O gece hepimiz Şahin abilerin evine gittik. Annemler uyanmadan önce eve gitmem gerekiyordu ama neler olacağını da görmek istiyordum. Şahin abinin hanımı bize çay koydu ve bisküvi vs. çıkardı. Evde kağıda daha iyi bakabilirdik. Yine açtık kağıdı. Mağara da sarı renkte görünüyordu ama evde açtığımızda kahverengiydi kağıt. Herhalde fenerlerin yansıması ile sarı renkte görünüyordu bize. Kağıdı masanın üzerine koyduk ve yazıların ne olduğunu anlamak için çabalasak ta olmadı. Tek anladığımız kağıdın arkasında resmen bir resim çizilmişti ve kocaman bir dağ çizmişlerdi. Bunu mağara da kimse fark etmemişti. Yazıları çözebilecek birini bulmak için Samet bir tanıdığının yanına gitmek için evden çıktı. Bizde o sırada normal sohbet ettik. Aradan birkaç saat geçti. Bu sırada annemler neredesin diye aradı. Bende siz ne zaman kalktınız bağayı uyuyorsunuz gibisinden laf çarpıtıp yeni kalktıklarını öğrendim. Ben sabah çıktım işlerim vardı falan diyip geçiştirdim. Bir süre sonra Samet yanında 40-45 yaşlarında iyi giyimli bir adamla geri geldi. Adam gürcü imiş ama dedeleri falan Rum kökenliymiş bu yüzden az çok Rumca anlıyormuş. Kağıdı gösterdik ve bir kale den bahsettiğini ama daha fazla anlayamadığını söyledi. Kağıdın resmini çekip o zamanlar MMS vardı MMS ile kardeşine yolladı o da babasına gösterdi ve tam olarak yazanlar şunlarmış. “Hem uzakta hem yakında, en uzakta en yakında, bu yollar tuzakta, ölüm var bu bucakta” ve en sonunda ŞiREN yazıyordu. Yazan bir mani yaratmaya çalışmış gibiydi. Okunduğunda anlamsız geliyordu ama en çok dikkat ettiğimiz ölüm var demesiydi. Hiç kimse çıt çıkarmadı. Kağıdı alıp bir daha bakmak için açtığımızda bir şok ta o zaman yaşadık. Kağıdın rengi yeniden sarıya dönmüş ve dağ ve ağaç resim i daha da gürleşmiş, inanması zor ama resmen yaprak açmış gibiydi. Onu görünce bu kağıdın canlı olduğunu bile düşündük ama, içimizde ki hırs ve gaflet her şekilde kendi içimizde absorbe oluyordu.
Tümünü Göster