+54
-2
ben: ilk önce, bayan olduğun için burada ilah değilsin. bunun ayırdına var. ikinci olarak ise sözümü keserek bana dediğin "odunluk" tabirini bizzat sen yapmış oldun ki bu da medeniyet dersini senden kimsenin almayacağı anldıbına gelir. sözüme devam edecek olursam, şöyle bir şey var ki yurdum insanı kültürü ve adetleri gereği bayanlara karşı kibarlığı hep uygulamışlardır ama sen ve senin gibiler yüzünden, en başından beri belirttiğim gibi kendinizi hükümdar sanmaya başladınız. söyleyecek bir şeyin varsa şimdi söyle, çünkü diyeceklerim daha bitmedi.
o: ... (rengi mora yaklaştı)
ben: peki o halde, devam ediyorum. bu işin sonu yok bayan kendini yedi cihanın hükümdarı sanan, tarihten fazla etkilenip de kendini koruyup kollayacak güç timsali olan erkeğe boyun eğdirecek kadar aciz. şu saatten sonra suç sizde değil gibi görünse de, erkekleri bu denli uysallaştıran siz ve sizin gibilersiniz. yorulduğuma da değmezsiniz, şurada insanların çok değerli (burada alaycı bir gülümseme yaptım, sisteme selam yolladım) vaktini çalmama neden olduğuna dahi değmezsiniz.
bunları peş peşe saydıktan sonra, 10 saniyelik sessizlik oluştu. herkes ağzımın içine bir laf daha söylememi istercesine bakıyordu. çok garip bir his lan, yaşayın görün derim.
iyice coşmuşken, final darbesini de boş geçmedim.
"ayakta mı kalmıştınız? buyrun hanımefendi." diyerek kalktım ve otobüsün arka kapısına doğru yöneldim. o an salgılanan adrenalin, dizlerimi titretecek düzeydeydi. gözlerimi kapatıp hayatın yavaşça akmasının tadını çıkarırcasına doğruldum ve "vallahi helal olsun", "adam ne yaptı öyle ya?", "birileri duygulara tercüman oldu ulan" gibi fısıldaşmalar ile arka kapıya yetiştim.