Üzerimize montlarımızı kabanlarımızı ne tak varsa giydik. Dışarısı çok soğuktu. Üst üste iki kat çoraplarımıda giydim ve ayakkabılarımı giymek üzere kapıya yöneldim. Ayıcıkta odasından çıktı ve peşime takıldı. Ayakkabılarımızı giydik bağcıklarımızı bağladık ve sessiz sessiz aşağı inmeye başladık. Zemin kata geldimizde. Arkadaşım beni dürttü ve kızıda çağırsana lan dedi belki gelir?
Olur mu lan ayıp olur amk. Lan çağır amk gelmesse gelmez dünyanın sonumu amk. iyi gelirse sen ısmarlarsın ben karışmam yarramı ye dedim. Beni cesaretlendirmişti ayda yılda bir bi işe yaramıştı gavat. Çıkış kapısından geri dönüp kapıyı tıklattım. Zile basmadım amk o gibtimin kuşlarının sesini duymak istemiyordum. Kim o!!. Aaaa arkadaşım ben üst komşun. Kapı kilitleri şakur şukur açılmaya başladı. Betondan kalenin çelik kapısının arkasından çirkin prenses belirdi. Ee iyi geceler. Ya biz çiğ köfteciye gideceğiz sende gelmek ister misin? geç oldu ama gelmek istersen çabuk giyin gel kapının önünde bekleriz dedim. Güldü şıllık. Çatlak bir sesle tamam bekleyin hııııııııı dedi. Hııııı mı neden böyle bir ses çıkartmıştı. Kedi gibi bişeydi lan kız.