-
1.
-1Kıtmir'in Hikayesi Bir gün fakültede deki arkadaşlarla öğlen yemeğe çıktık. Dönüşte arabalardan inip okula doğru yürüdüğümüzde dehşet bir köpek bize doğru geldiğini gördük. Erkek arkadaşlarımızdan bir tanesi arkamıza geçti. Korku içinde “Kıtmir ’in selamı var” diye arka arkaya tekrarlamaya başladı. Biz Köpeğin gelmesini bıraktık arkadaşın dehşet dolu yüz ifadesini izleyerek gülmeye başladık. O güne kadar köpekten korktuğunu bilmiyorduk. Hani erkek adam bizi yanında koruyacak diye beklerken etekleri tutuşmuş vaziyette “Kıtmirin selamı var” diyordu. Fakülte binasına girdikten sonra Kıtmiri sorduğumuzda “Kıt mirin Peygamber efendimizin Köpeği olduğunu ve Köpeklere Kıtmir’in selamı var denildiğinde köpeğin sakinleşip uysallaştığını söyledi”.Bu duruma çok gülmüş ve yıllarca malzeme yapmıştık bu konuyu. Şimdi bunu dile getirmemdeki neden ise geçenlerde bir gece arkadaşım beni eve bıraktı. Arabadan inip apartmana doğru yöneldiğimde sokak kapısının önünde sayabildiğim sadece beş köpek gördüm. Ordu şeklinde paspasın üstünde yatıyorlardı ve içlerinden birkaç tanesi dişleri arasından hırlayarak bana doğru yürümeye başlamıştı. Tekrar arabaya binmek için çok geçti çünkü arkadaşım gitmişti. Bir anda tabanları yağlamış ve koşmaya başlamıştım. Durduğumda ise kendimi kaptırmış vaziyette “Kıtmirin sana selamı var” diye söylerken buldum. Allah nelere kadirdi... Yıllar sonra beni kurtardığına inandığım kıtmiri bir araştırayım dedim. Böyle bir köpek gerçekten var mıydı tarihte acaba? işte merakımın cevabı. Sizlerle de paylaşmak istedim mitolojik olan kıtmirin hikayesini... Çok eski zamanlarda isa’ya aşık yedi genç bir mağaraya kapanmışlar Efes’te: Yemliha, Miselina, Mürselina, Mernuş, Tebernuş, Sazenuş, Kefeştatayuş’muş adları, bir de köpekçikleri varmış:Kıtmir. Ne yapsınlar ki barınamamışlar koca şehirde; yıllar geçmiş, bir zamanlar Paulus’un vaazlarına kulak asmayan Efesliler, güçlü hatibin şehre ikinci gelişinde bu isa dininde bir şeyler var diye düşünmeye başlamışlar. Hem yalnız Paulus değil, Yuhanna da gelmemiş miydi, isa’nın anası dediği bir kadıncağızı getirip yerleştirmemiş miydi Lysimakhos surlarının ötesinde pınarların yemyeşil çağladığı bir yamaca? Oldum olası tanrı anaları görmüştür Efesliler, şehrin kurucusu Amazon tanrıçaydı, ulu Artemis’ten doğmuştu yeryüzüne ne kadar canlı, ne kadar bitki varsa. Ama Artemis papazları para babası olmuşlar, ha bire yığıyorlardı altınları tanrıçanın sütundan bir ormanla çevrili tapınağına, fakir fukarayı hiç sokmuyorlardı içeriye; banka olmuştu orası. Yoksulların koruyucu isa’dan yanaydı bu yedi genç, ama Hıristiyan olduklarını söyleyemiyorlardı açık açık, çünkü devlet deniz aşırı göçmüş, Roma denilen şehre yerleşmişti. Roma’nın zorbası Decius puta tapmayan kim varsa kafasını uçurtuyordu Efes’te. isa’ya tapan bu yedi genç de Panayır dağının dibine dek inen bir mağara bulmuşlar, oraya sığınmışlardı. Bir gece derin derin uyuyorlarmış ki, Decius’un polisleri gelip mağarayı koca kayalarla örtmüşler. Yedi genç aldırmamışlar karanlığa, uyuyorlarmış nasıl olsa. Aylar, yıllar, yüzyıllar geçmiş, yedi genç uyuyor, Kıtmir de uyuyormuş.Bir sabah incir ağaçlarının altında keçilerini otlatan bir çoban mağaranın önündeki kayanın biraz kaydığını görmüş, var gücüyle var gücüyle yaslanmış kayaya, onu biraz oynatmış, derken mağaranın içine bir güneş ışığı sızmış. Kıtmir uyanmış, havlamış, Yedi Uyurlar da uyanmışlar ve bakmışlar ki yiyecek bir şey yok.Git, demişler Mernuş’a, fırından bir ekmek al. Eline bir bakır para vermişler. Mernuş çıkmış, Panayır dağını kıvrılıp Mermer caddeye iniyormuş ki, kaldırımların üstünde haçlar görmüş. Uyku sersemi olduğundan pek anlamamış, başı öne eğik yürümeye de alışıkmış öteden beri. Pazar yerine gelip dükkana girince, parayı uzatmış, bir ekmek almış. Fırıncı parayı elinde evirmiş, çevirmiş, Mernuş’un yüzüne bakmış ve “Hırsız!” diye basmış çığlığı! Koşuşmuşlar, sımsıkı yakalamışlar Mernuş’u: “Kalpazan!”, “Nerede basmış bunu?”, “Mağaradan geldi”, “Hırsız yatağı orası!”. Mernuş şaşkına dönmüştü. Neyse ki uyanık bir polis paraya daha yakından bakacak olmuş: “Decius.Ha bildim, devletlu imparatorumuzun dedesiydi, “Yok canım, Theodosius’un dedesi de Theodosius’tu”. Bir tartışmadır gitmiş, kavgaya son vermek için almışlar Mernuş’u Yuhanna kilisesine zütürmüşler. Oradan başpapazla birlikte mağaraya. iş anlaşılmış, başpapaz da fetvayı vermiş: Bu bir mucizeydi, ama Ruhülkudüs’iün yapamayacağı bir mucize yoktu. O arada imparator ikinci Theodosius nasıl haber almışsa almış, Bizans’tan Efes’e koşa gelmiş, takdis etmiş Yemliha’yı, Mislina’yı, Mürselina’yı, Mernuş’u, Tebernuş’u, Sazenuş’u ve Kefeştatanuş’u, Kıtmir’i de okşamış. Sonra Efesli yedi gençle sadık köpekleri yine uykuya dalmışlar ve o gün bugün bir daha uyanmamışlar.
başlık yok! burası bom boş!