+7
-1
Telefon tamircileri ile ilgili tespitimin ardından sizlere bu konuyla ilgili anım anlatmak istiyorum. hoş benim salaklığım yüzünden tamircilere domalmışlığım çoktur. ancak bu anı benim başıma gelmiş bir mesele değil fakat bir tamircinin iç yüzünü en iyi gördüğüm an'a istinadendir.
seneler önce telefon tamircisi bir abim vardı. yanına gider gelirdim, sohbeti güzel, kendisi neşeli bir insandı. eline düşeni yatırıp çatır çatır gibebilmenin, müşterisinin iliğini kemiğini kurutabilmenin verdiği bir mutluluk haliyle yaşardı elbet hayatı. günlerden bir gün, cep telefonlarının yeni yaygınlaşmaya başladığı bir dönemde dükkanına yakından tanıdığı birisi tarafından gönderilen şahane bir telefon -yere düştükten sonra çalışmamaya başladı- sebebiyle getirilip bırakıldı. telefonu getiren bırakıp gittikten sonra ağabey telefonu açtı ve gördü ki içinde minicik bir parça yerinden çıkmış. 'tık' dedi parçayı herhangi bir zahmete girmeden taktı yerine ve telefon o andan itibaren çalışır hale geldi. minicik bir paçanın yerinden hafifce kıpırdamasıymış tek sorun.
ancak agabeyin gözü takıldı telefona. başladı hem kendi kendisine konuşmaya, hem de arada sırada bana dönüp anlatmaya...
bunu gönderen arkadaş bodyguard. bunlar gece mekanda unutulan telefonları alıp cebe atıyorlar. müşteri geri döner sorarsa -yok bulmadık öyle bir şey- diyorlar. müşterisi de telefonu yere falan düşürmek suretiyle kaybetmiş oluyor. bu da kesin öyle bir telefon. ben bu telefonu yerim arkadaş demez mi?
aman agabey naaptın sen? bişi olmaz diyor. e peki müşteriye ne diyeceksin? hurda bu olmaz bunun işi diyeceğim diyor. nasıl olsa telefona para mara vermemiştir, -iyi o zaman kalsın sende, atarsın bir zahmet çöpe- diyecek diye bir mantık kurdu bu agabeyimiz. aksam oldu agabey sabırsızlanıyor, dükkanı kapatma saati gelse de yeni telefonuyla çıksa gitse diye heves ediyor. müşterisi de aradı tam o vakitlerde. bizim agabey anlattı durumu, bitik abi bu telefon şurası burası fena sıçmış diye saydı bir şeyler, istersen yapayım ama telefonun fiyatı kadar maliyeti var demeyi de ihmal etmedi. ama karşı taraf uyanık çıktı, yemedi bu numarayı sen 15dk daha bekle, çocuğu göndereyim alsın dedi. bizim agabey epey bozuldu tabi bu işe. bu sefer de -belki çocuk gelmez diye heves etti, ama bir yandan da telefonu yeniden sökmeye başladı. 15-20dk içinde çocuk geldi telefonu almaya, agabeyin hayatı iyice basina yikildi. gitti gidiyor mis gibi telefon. bekle dedi çocuğa, araya iş girdi toplamadım henuz sizin telefonu,-
bizim tamirci agabey arka bölmeye geçti, aldı eline çekici ve telefonun içindeki elektronik parçaya var gücüyle 3-4 tane vurup kırdı, bir daha asla çalışamaz hale getirdi gibtiğimin telefonunu. çocuk da duydu bu sesi ama nereden bilsin ne pis iş dönüyor içeride. kuzu kuzu bekliyor oturmuş kapının önünde.
agabey o hale getirdiği telefonu kapattı ve teslim etti. 2 dk'da hallettiği sorunun akabinde gicir gicir calisan telefon oldu mu sana gercekten hurda? üstüne işcilik parasını da aldı ve gönderdi içine ettiği telefonu.
o günlerde henüz tamircilerin eline düşmemiştim. öyle bir alt yapım yoktu. fakat meseleyi erken yaşlarda idrak etmiş, tamircinin eline düşecek olursan başına her şeyin gelebileceğini bilmiştim. şimdi yaşım geldi 27'ye ve bu olayı yakından tespit etmiş olmama ragmen şu kısacık hayatımda tamirciler tarafından gibilmedik yerim kalmadı arkadaş. meseleyi bu denli yakından izleme ve idrak edebilme şansımın erken yaşlarda gerçekleşmesine rağmen zütü kurtarmayı başaramadım tamirci milletinden. eminim vardır onurlu, haysiyetli tamirciler, ancak neden bilmem ben bir türlü denk gelemedim kendilerine.
ama şunu anladım, tamircinin yapacağı işten anlamıyorsan, sorunun ne olduğunu kendi başına göremiyorsan, bir de eşyanı tamirciye bırakıp gidiyorsan sen gibi fena tuttun arkkadaş. kaçarın kurtuluşun yok, o tamirci seni gibmeden bırakmayacak. olan sorunu adam gibi tamir etmeyecek olması bir yana, olmayan sorunu da varmış gibi kakalayacak sana. şimdiden geçmiş olsun yani hepinize.