1. 176.
    +3 -35
    ejderha kapani

    oyukların çevresindeki karartı simyacı'nın gözünden kaçmadı , bu karartı ancak bir alevin isinden doğacaktır ve o alev bir ejderhanın nefesinden doğar.bir süre yolda ilerlediler , giderek yükselen kaya tepelere dönüştü çıkınlar. tutunacak yeri bile olmayan olanaksız yerlere vardıklarında gecenin o saf pürüzü çöktü , ellerindeki yemyeşil parlak alev olmasa ellerini dahi göremeyecek kıvama gelmişlerdi. simyacı başını kaldırıp göğe baktı , bulutların iç yüzünde birazcık parlaklık varsa bile bulutlar onlara engel oluyordu. sonrasında durdukları tepeden yüksek bir kükreme duyuldu , hansel öylesine korktuki bir anda sıçrayıp kayalara savruldu. aksine simyacı ciddi ve endişeli bir şekilde yeşil ateşin ışığında etrafı inceledi.dev bir mağranın yanı başındaydılar! karanlıkta göremediği hansele selendi.

    "hansel! hansel! gel buraya , ışığa gel!"diye orta tonda bağırdı.ama ses yoktu , hansel'i kayaların arasında biten gölgeler almıştı sanki..

    sonrasında bir kaç kükreme daha duyuldu , tepenin altına kadar oyulmuş mağradan geliyordu sesler. simyacı hemen mağranın yanına sıçradı , mağranın önüne elindeki parlak şişeden sarı sular damlatmaya başladı , sonra bu damlaları daha geniş bir alana döktü ve yolunu kaybetmeden mağra kapısının yanına saklandı. hansel'den çok endişelenmişti ve hala kısık sesle "hansel" diye bağırmaktaydı...

    ama o sırada dalgınlaşan hansel ayağa kalkıverdi , ardı ardına gelen kükremelerin ortasında duruyordu. yeşil ışığın mağra yanndaki parlaması gözüne çarptığında "hey! i̇htiyar! neler oluyor!!"dedi yüksek sesle.
    ama ona karşılık ejderhanın bir kükremesi duyuldu , ve simyacı kısık sesle seslendi "gel buraya.. koş!"...

    hansel ihtiyarın yanına çekildiği sırada kalbi küt küt atıyor ve korkudan titriyordu.i̇nanın bir ejderhanın en kısa bağırışı bile sizi delip geçicek seviyede korkunçtur.i̇şte bu yüzden hansel dayanıklıydı , korku onu delip geçemesede yüreğini eşeliyordu. sonrasında ejderhanın dev ayak sesleri duyuldu , vede mağranın üst katına uçarkenki kanat sesleri... dev adımlardan sonra başını mağradan çıkardı , bu bir boynuzlu ejderhaydı. kafası mağraya zor sığdığından simyacı mağranın maşka bir deliği olduğunu anlayabilirdi.ama mağranın yanında saklanırken hiçbirşey göremiyordu , ve sonra ejderha devasa bir kükreme patlattı. geriye kaçarak mağranın karanlığına süzüldü... hansel bunu duyar duymaz dışarı fırladığıysada karşısında başka bir ejderha belirmişti. yavru bir boynuzlu ejderha hiddetli ve sinirli bir bakışla dik dik bakıyordu hansel'e. henüz solucan formunda kanatsızdı , ama devasa kolları büyümüş ve gelşmişti. hansel koca bir çığlık patlattığında simyacı arkadan gelipde onu geriye çekmeseydi o anda devasa bir ejderha pençesiyle parçalanmış olurdu.
    yavru ejderha sert bir kükreme patlatarak mağranın önüne bir adım attı.i̇şte o sırada simyacının sesi duyuluverdi:
    "parla!"dedi ve daha önce döktüğü sarı su birleşerek kızıl bir alev oldu , yavru ejderhanın elini kolunu yakarak ona zarar vermese bile şiddetli bir sancı verdi. ejderha daha korkunç bağırmaya başladı , simyacı yerinden fırlayarak tepinen ejderhanın karşısınde belirdi ve:

    "heheh! daha yavru bu , gerçek bir ejderha olsaydı o ateşi hissetmezdi bile."dedi.

    sonra bu ejderhayla ne yapacalkarını bilemediler , kükremeleri duyan diyer ejderhalar gelmeden birşeyler düşünmeliydiler. hansel ona "bırakalım kalsın" dedi , fakat bu simyacının ek hoşuna gitmiyordu.bir süre düşüncelere daldıktan sonra ejderhanın bayıltılması gerektiğini anladı.

    "onu bayıltacaksın!"dedi yanına aldığı bayltıcı potion'u çıkarırken.
    "nasıl? benmi?"diye şaşkın şaşkın baktı simyacıya
    "evet , sana iksir vereceğim. onun kuyruğundan başına kadar tırmanıp ağzında döküceksin bu iksiri... "derken öylesine ciddi ve efsunlu bir bakışla baktıki hansel'e , hemen görevi kabul ediverdi. hansel büyü yüzünden ne yaptığını bile bilmeden simyacıdan potionu alarak ejderha ve onu saran alevlerin arkasına kadar dolandı. sürekli kükreyen ve tepinen ejderhanın o büyük kuyruğu kırbaç misali öyle hareketliydiki çıkma ihtimali çok düşüktü.ama o efsunlu ve bulanık beyniyle hemen kuyruğa sıçradı , sopnrada ona sarılarak sıkı sıkı durdu. kuyruk sallanırken bir oyana bir bu yana çarpsa bile tırmanıp sırtına kadar geldi. ejderhayı ehlileştirmek imkansızdı ve bu yüzden epey afalladı efsunlanmış hansel.ama tamda o sırada büyünün etkisinden kurtulmuştu , kafasını ejderhanın sert derisine öyle bir çarptıki birdan ayılıverdi.i̇şte ozaman herşey daha belalıydı , korku heryanını sardı ve gözünden yaş gelene kadar dayandı. "naptım ben! neden!"...
    ejderhanın sırtıntan kafasına giderken başına ilişmiş dev boynuzun çok yardımı olmuştu. kaygan düğüldü ve tutunabileceği çok çatlağı vardı. böylece ejderhanın kafasına kadar çıktığında elindeki potionu cam şişeyle birlikte aldı. eğilerek sürekli kükreyen ağıza öyle bir savurduki şişeyi , ejderha bir anda cam şişeyle birlikte yuttu. boğazında parçalanan camlardan sonra iksiri tadı ağzına geldi ve baygınlaştı. yere düşerken simyacı yerdeki alevi söndürdüğünde hansel korkular içinde kalmıştı... ejderhanın kafasını bir süre yokladıktan sonra daha önce kapanan gözlerini açtı. doğruldu ve simyacının yanına geri geri geldi. ejderha şiddetle horluyordu.

    kulaklarını kapatarak şöyle söyledi hansel "uyanıkken daha sessizdi bu!"dedi. aslında demin yediği efsunun hesabını bile soramamıştı henüz.
    "boşver , takma kafana bunu. vede gitmemiz gerek mağraya girecez!"dedi.
    "nee! defasa bir ejderha var içeride , belkide bizim tuzağına düşmemizi bekliyor." diyerek çılgınca bağırdı.
    elini kaldırıpta durmadan uzayan şah tepeyi işaret ederken "söylermisin ozaman başka nerden çıkacağız?"dedi.
    "hatırlasana , beni kaleden alırken nasılda yükselmiştin. kalenin penceresine konmuş bekliyordun!"dedi simyacının daha önce kapıdan giripte pencerede onun uyanmasını beklediğini bilmeden.

    simyacı cevap vermeden mağraya doğru yürümeye başladı. hansel'de korkak ve heycanlı bir halde peşinden gitti.ve kısa zamanda karanlık onları kollarıyla tutup çekti...
    mağranın duvarlarında mor alevle yanmış koyu meşaleler vardı , gerçekten hiç aydınlık vermiyorlardı. simyacı bu nedenle sıra sıra dizilmiş meşalelere doğru elini yükseltti.
    "sen , duhukhan lemon! yıldızları çek gözümün önünden! bana güneş vaadet!"dedi , ve mor alev ilk önce kızıl sonradan tam bir sarı tona büründü. mağra aydınlandı ve birkaç yarasa uçuşarak kanat çırptı.
    hansel eline bir meşale aldı , çünkü simyacının elindeki yeşil alevli kav artık sömüş ve bitmişti. mağra dengesiz oyuklardan oluşan tek bir yola sahipti , ışıkların sayesinde bunu anlayabilmişlerdi.
    am gerçekten çok geniş bir alanda büyüyordu.yol üzerinde bir uçurumla karşılaştılar , bu tepenin alt katı sonradan oyulmuşa benziyordu.ve tepenin altına inmektey
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster