1. 176.
    +1 -26
    "sadece gezginiz , bizi rahat bırak evladım"dedi.
    guard şaşkın bir bakıştan sonra "peki dede." diyerek gitmelerine izin verdi.o sırada arkadan hansel geliyordu , başı beyaz pelerinle sarılmış bir şekilde. guardın yanından fırlayarak simyacının yanına geldiğinde
    arkadan guard'ın sesi duyuldu "hey sen!"
    hansel korku içinde duraksadı , arkasını dönerek kafasındaki pelerini araladı."benmi?"dedi.
    guard kızgın bir ifadeyle "o ihtiyarın yanından gittiğine göre dışarı kaçmak istiyorsun!"diyerek şüpeci gözlerle baktı.
    "ah , evet bu benim geveze torunum elmurd , onu elluindeki elflere zütürüyorum... "dedi i̇htiyar simyacı.
    guard "ah , afedersiniz. gidin... "diyerek arkasını döndü ve kulenin merdivenlerine doğru ilerledi...

    i̇kili böylece güney kapısından fırlayarak elluin topraklarına çıktılar , bu vadi boş ve saftı. gidilecek sorlu yolculuk için batıya gitmeleri gerektiğinden bir süre ülke surlarından yol takip ettiler , güneştepye yükselmiş ve gezginlere acı veriyordu. şimdiden susamıştı hansel, ama yinede hancıdan aldıkları para sayesinde su tulumbaları ve yeterli erzakları mevcuttu.i̇şte tüm bunlarla saf elluin diyarının kıyısına geldiler , yolları güney çıkınlarından geçiyordu ve orada uzun bir yolculuk etmeleri gerekliydi. önceden bahsettiğim gibi güney çıkınlarında nice ejderha türü yaşamaktadır , bunlara en iyi örnek boynuzlu ejderha olabilir. çıkınlardaki mağralar o tür için oldukça uygundur...

    ve sonra birkaç bulut yükseldi gökte , günşin etrafını çepeçevre sardı. eriyip yok oldu... ve aynı şer birdaha yaşandı , birdaha ve birdaha... elluin'in bereketli toprakları artık bir çölü andırıyordu , çok yakında çıkınlara girilecekti ve bunun için iyi hazırlık gerekiyordu. güney çıkınlarındaki eldoom tepeleri kumların ardında belirdiği fakit ihtiyar yorgun düştü

    "biraz dinlensek iyi olacaktır , akşama doğru yola devam edebiliriz"dedi
    "peki... "

    minik bir kamp kurdular , erzaklarını ve sularını hazırlayarak kısa bir atıştırma yaptılar. şimdiden erzak konusunda dikkatli olmaları gerekiyordu, nede olsa hancı umduğumuz kadar bonkör çıkmamıştı... güneş hafif hafif geri çekilirken kızıllıklardan cizilmiş bataklıkta onu kaplamaya başlamıştı. sonras sarmaşıklar gibi kavradı bu kızıllıklar güneşi.onu aşşağı çekiştirerek düşürdüler , öbür taraftan ay tüm haşmetiyle fırlayıverdi. işıltı soluk ay parıltısına dönüştü hava karardı , o sırada uyku çeken ikili uyandığında göz gözü görmez geceye bürünülmüştü.i̇htiyar doğruldu ve tulumları toplamaya koyuldu , hanselde yardım etti.
    bu karartıda yol almak imkansız gibiydi , ateş yakmak gerekiyordu...

    "kav kutunu ver!"dedi simyacı
    "ne! delirdinmi sen? mor alevi uyandırırsın... "dedi.
    "ver dedim sana!"demesiyle beraber üflüye püflüye verdi hansel kavları...

    i̇htiyar kavla bir ateş yaktı , bu ateş mor renkte yanıyordu.ve öyle hoş parlıyorduki insanı büyülüyordu resmen. aydınlığı çok soluk ve tizde olsa yeterli görüşü sağlamalarında etkiliydi.ama hansel korku içinde ciyakladı.mor alev karşısında parıldamıştı.

    "lanet olsun hepimiz ölüceğiz!"diyerek tepinmeye başladı.
    "hehehe! ateştenmi korkuyorsun? hehehe!"diyerek dalga geçti onunla , simyacı.
    "çek şunu , lanetlendik!"
    "heheheehehe!!!"diyerek yanan kibriti hansele doğru zütürmeye başladı.

    hansel yerinden fırladığı gibi gece karanlığında güney çıkınlarına doğru kaçıştı... i̇htiyar arkasından gülmekle yetindi , ama ciddileşme zamanıydı. nede olsa hansel şer yola gidiyordu... ciddi bakkışlarıyla elindeki mor aleve elini doğrulttu ve şu sözleri sarfetti:
    "elmes minor thufan , bana tepelerden haber getir!"
    bu sözlerle birlikte mor alev yeşile dönüşüverdi , yeşil renk öyle şiddetli bir aydınlık sağladıki.. ama başka bir dünyanın alevini mor dünyada kullanması nasılda olabilidi? belliki bunu bile imkanlı hale getirebileceğinden yüce bir büyücüydü o...
    ardından kaçışan hansel'in peşine gitti , neyseki hansel güney çıkınlarına gitmekten aşırı derece korktuğu için sınırlarda oturup beklemişti. simyacı geldiğinde elindeki yeşil alev onu tekrar korkutsada artık alevden yakması dışında ruhani bir zararın gelmeyeceğini öğrediğine mutluydu... ve birlikte yola devam ettiler , kısa süre içersinde devasa bir kükreme kulaklarını çınlatsada görünürde birşey yoktu.i̇şte böyle girdiler güney çıkmazına , yaklaşık yarım saat düz giden yol sonradan engebeli , bir yığın oyuklarla deşili acı bir şekle büründü. buralarda yol katetmek 2 kat zor oldu bu nedenle varış süreside yavaşlamı
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster